Komiser Numan uzun boylu, geniş omuzlu, karayayız, tek çocuklu bekâr bir babaydı. Karısından iki yıl evvel ayrılmış, kendini alkole vermişti.
Alkolikliği mesleğine ket vurmuş, bu durum işinde, kızağa alınmasına neden olmuştu. Halinden hiçte yakınmayan, hatta memnun görünen Numan, kahve termosuna koyduğu cin toniğini gün boyu yudumlamaktan dehşetengiz bir haz duyuyordu.
Zamanında, yani her şeyin, hayatının düzgün olduğu yıllarda amansız bir komiserdi. Suçluları gizlendikleri delikten adeta cımbızla çıkartır, lafı ağızlarından bir cerrah titizliğiyle söker alırdı. Bu özelliği onu cinayet masasına terfi ettirmiş, madalya üstüne madalyalarla, başarısı taçlanmıştı.
Günler bu minvalde akarken biricik aşkım dediği, kadınla tartışmaları çığ gibi büyüyor bu anlaşmazlıklar kızları Nilüfere olumsuz yansıyordu. Kızcağız son zamanlarda okula gitmek istemiyor, zamanının çoğunu internette sörf yaparak tüketiyordu. Bu pespaye halleri annesi Aylin’i çok üzüyor, bu yüzden kocasıyla kâh barışık kâh küs duruyordu.
İş, dayanılmaz raddeye geldiğinde yolları ayırmak, kaçınılmaz olmuştu. Mahkeme kızı annesine vermiş, babaya da bir miktar nafaka yüklemişti.
Tüm kavgalar, gürültü, patırtılar bir anda kesilivermiş, her kes kendi kabuğuna çekilmişti. Aylin, zamanının çoğunu psikoterapisti, yaşam koçu ve enerji uzmanlarıyla geçiriyor, yeni hayatına bir yön vermek için çabalıyordu. Nilüfer ise okulunu dondurup evde takılmayı seçti. Komiser Numan ise daha önce de belirttiğim üzere kendini alkolün kollarına bırakmıştı.
Taa ki başları kesilmiş bedenlerle dolu, olayların peş peşe, sıralanmasına dek. Kuşkusuz karşılarında bir seri katil duruyordu. En azından tüm bulgular ona işaret ediyordu.
Bu cinayetler ülkede adeta kaosa sebep olmuş, her kes her kesten şüphelenir olmuştu.
İstanbul emniyeti, gün içinde son dakika haberlerine demeçler verip, katili ya da katilleri bir an önce yakalayacaklarını bildiriyordu.
Emniyet genel müdürü hiç düşünmeden soruşturmayı yürütmesi için Komiser Numan’ı atadı.
Olayı medyadan takip eden adam, görevi heyecanla kabul etti. Son zamanlarda ayık gezmemesi onu bunaltmıştı. Bu durumdan kurtulmak için bir tetikleyiciye ihtiyacı vardı.
Araştırmaya ilk cesetten başladı. Tüm cesetlerde olduğu üzere baş ve boyun bölgeleri, büyük bir titizlikle birbirinden ayrılmıştı. Cesetlerde işkence izleri mevcuttu. Rahim içleri kızgın bir cisimle dağlanmış, sonra da bir tahta parçası, tıkaç olarak kullanılmıştı. Hiçbirinde tecavüz izine rastlanmamıştı. Maktullerin vücutları cinayetten sonra yıkanmış, tırnak içleri temizlenmiş, dişleri fırçalanmıştı.
Dikkati çeken bir noktada şuydu: maktullerin her birerinin koltuk altları, genital bölgeleri ve diğer kıllı bölgeleri tıraşlanmıştı.
Komiser Numan buradan yola çıkarak katilin saplantılı olduğuna, kadına günahkâr baktığına, tecavüze uğramış olma olasılığının yüksek olduğu kanısına varmıştı. Ne var ki bunlar varsayımdan ibaretti. Kafasına takılan ayrıntıların ancak otopside neticeleneceği umuyordu.
Adam Kafasında deli sorularla eski model Toyotosuna binip merkeze uğradı. Tam çay ocağına daldığı sırada, Baş komiser Sertan’nın gür sesiyle irkildi. Telaşla sese yöneldi. Sertan’ın yanında uzun, sıska hafif kel bir delikanlı duruyordu.
Delikanlının adı Umut’tu. Umut Üsküdar Üniversitesinden Kriminalist olarak mezun olmuştu. Üstüne bir de alanında yüksek lisan yapmış zeki biriydi.Daha anaokulu çağlarında doktorları ona Asperger Sendromu teşhisi koymuşlardı.
Baş komiser onu, Numan’la tanıştırdı.
Bu davada birlikte çalışacaklarını, cinayetlerin aydınlanması için gerekli olan her şeyin karşılanacağı belirten baş komiser, ayağının üstünde dönerek odasına yöneldi.