Hayatta öyle umut edeceğimiz anlar var ki ,bunların farkında olduğunuzda bu duygunun gücüne inandığımızda ve olayları , yaşananları , mucizeleri , ayetleri, hadisleri idrak ettiğimizde hayatın hep bir kapısının açık olduğuna,mum ışığı kadar dahi olsa karanlıklara hükmedeceğimize,hayatta hiçbir şeye imkansız gözüyle bakmamamız gerektiğinin bir göstergesidir.Hayatta her şey mümkün olabilir yeter ki içimizde umut olsun.Bazen bir zerre ,bazen bir damla kadar ama olsun.
Düşünsenize, sonbahar yapraklarını dökerken çıplak bir insan gibi kalır ağaçlar.Sonra bu yaş ağaç kışın kurur ve ilkbaharın ilk cemresiyle ilk kupkuru olan dallardan pembe ,beyaz çiçekler açıyorsa ümitsizliğe gerek yok demektir.Yaşarken umutsuz kalmayalım ki, çiçeklerimiz solmasın.Karanlıktan , gündüzü yaratan Allah , elbetteki umudun olduğu sürece o ışık elbet bir yerden doğar.Ve unutmayalım ki her umutsuzluğun ardından bir umut vardır yeter ki inancımızı kaybetmeyelim.
Şöyle de düşünebiliriz.Aslında umut ,cesaretin yarısı değil midir?
Yeni kuracağınız bir iş,gireceğiniz bir değerlendirme sınavı, doğuracak bir çocuğunuz için kuracağınız hayatı hayal edip ,bu hayalle mutlu olup ve bir cesaret çocuk yapmak istemeniz.Bir iş görüşmesine giderken işe alınıp almamak arasında geçen sürede , işe alınacağınız umudu ve bunun için cesaret edip görüşmeniz.Daha nice örnekler verebiliriz.
Peki hiç şöyle düşündünüz mü?
Güvenin olduğu yerde umudun da var olduğunu.Nasıl mı?Tabi ki Allah’a güvenerek o ki her kapıyı açtıran ,her karanlığı aydınlatan, olmazları olduran yalnızca o değil mi?
Zaten dine inancı olan bir insan elbette ki umuda da inancı olur.O ki hiç beklemediğimiz bir anda çiçek açtırır.Bizim için dua ettiğimiz şeyler gerçekleşmediğinde hemen umutsuzluğa kapılırız,bizim için en iyisi olduğuna inanırız oysa ki ,Allah bizim için en hayırlısını bizden iyi bilendir ve istediğimiz vakitte değil hayırlı olanı tam vaktinde verir.İşte böyle anlarda sabırla ,umutla hayırlısını beklemeliyiz.Her hayrı ve her imtihanı Allah’tan bilmeliyiz ve tekrar ona döneceğimizi de.Elbette ki biz aciz kullar hata yapacaz ,hata yapacaz ki tecrübe edinip ders alalım.Yanlış yapa yapa doğruyu bulacaz.Bu demek değil ki hep yanlış yapalım sadece kuluz ve şaşabiliriz, yanlışı çok sonra fark edip vazgeçmeliyiz.
Yaşadığımız olaylar karşısında güçsüz düşebiliriz ama umudumuzu kaybetmediğimiz sürece istediği kadar ayağımız takılsın taşa,düşelim kanasa da dizlerimiz,çaresiz kalınca dökülse de gözyaşlarımız yine de bir gün dimdik ayakta ve kimseye ihtiyaç duymadan yaşayacağız…
Örneğin; Hayvanlar kendi organlarından habersiz, bitkiler yapraklarını tanımaz.Deniz,içinde yüzen balıklardan gafil.Ay neyin etrafında döndüğünü bilmez.
Ama insan öyle mi?Kendi bedenindeki nizam kadar, ruhundaki intizamıda biliyor.Neyin ne işe yaradığını,nasıl çalıştığını,nasıl düşünmesi gerektiğine kadar.Biz kullarına bu kadar güzellikler ve olanaklar tanıyan,akıl ve irade veren , doğruyu yanlışı ayırt edebilme imkanı veren Allah bize tüm kapıları kapatır mı?
Ya da üstesinden gelemeyeceğimiz bir dert verir mi sizce?Vermez.
Ama daima imtihan eder bizi.Bizde sabırla ve umudumuzu kesmeden her sıkıntıdan sonra feraha kavuşma inancımızı kaybetmeyelim.
Dünya imtihanında doğru şık,her zaman yanlış şıkkın içerisinde gizlidir unutmayın…