Erselik olmayan her canlının bir dişisi ve bir erkeği vardır. Bu ikili; sadece çoğalmak için değil, birliktelikten, karşılıklı temastan, bütünleşmekten keyf aldıkları ve birbirini tamamlamak güdüsüne uyarak farklı şekillerde beraber olurlar. Bazen birlikteliğe zorlanırlar, bazen de sosyal hayat onları ortak alanda buluşturur. Bu buluşmalar neden bir güç savaşına dönüşür? Neden meyve ile çekirdeği gibi birlikte uyum içinde yaşanılmaz?
Yazımı genişletmeden ; kadını, önce insan olarak gören, kabul eden, ruhsal ve fiziksel özelliklerimizi bilen, yaratılış özelliklerimize saygı duyup bizlerle uyum içinde yaşamak isteyen, tüm erkeklere seslenmek isterim. Bu arada; şahit olduğum ve hiç unutamadığım bir olayı, anlatmadan geçmiyeyim. Yıllar önce taksim meydanında kızımla dolaşıyorduk. Ana caddeden bize doğru kalabalık bir feminist grubun slogan atarak geldiklerini görünce orada bulunanlarla birlikte kenara çekilip onlara yol verdik. Ben pankartları okumaya çalışıyorum.( Kadına şiddete hayır!), (Haklıyız! Hakkımızı alacağız.), (Erkek egemen toplum olmayalım!) v.s Yanımda da; iki bey konuşuyorlar. Biri ( Şu hale bak! Kadınlarımıza şunu yaşatıyoruz ya, yazıklar olsun bize.) diyor. Diğer bey, umursamaz bir ifadeyle ( Bırak abi yaa! Bunlara acınır mı? Bu kadınlar var ya , bu kadınlar. Koca bulamamış, evde kalmış erkek düşmanı karılar. Bizim karıları da gaza getiriyorlar. ) konuşmaya devam ederek uzaklaştılar. Bu iki cümle beni içine çekti. Zaman zaman üzerinde düşünür oldum. HER NE KADAR YANLIŞ BİR KONUMLAMA İLE KADIN VE ERKEK KUTUPMUŞ GİBİ LANSE EDİLİYOR İSE DE; KADIN VEYA ERKEK FARKETMİYOR, HER BİRİMİZİN DÜNYAYA, CİNSELLİĞE, İNSANLIĞA BAKIŞI FARKLI. Yani, erkeklerin de hepsi aynı görüş ve aynı düşüncede değiller. Onlar da farklı çevrelerde farklı eğitim alarak yetişiyorlar. Kadına saygı duyan hak veren de var … Kadını hiç sayan da düşmanca davranan da.. Ben işte o, bize değer veren, haksızlık etmeyenlere seslenmek istiyorum. Aranızdaki kadın düşmanlarına gelin birlikte (Dur!) diyelim. Biz sizi seviyoruz. Sizlerle eşit şartlarla, aynı yolda, aile olmak, evlatlarımızı yetiştirmek istiyoruz.
Bugün burada konumuz kadın. İnsan haklarına zaten doğuştan sahip olan kadın. Cinsel ayırımcılık olmasa, sorun da olmayacak. Kadın erkek el ele( insan olmayı) konuşacağız. Ama cinsel ayırımcılık var. Hem de her yerde, her zaman! Kadın ile erkeği karşılaştırmak son derece yanlış, son derece adaletsiz, ama ne yazık ki dünyanın her yerinde bu yapılıyor. Kadın güçsüz ve korunmaya muhtaç kabul ediliyor. Gerçekten öyle mi? Değilse, yanlışlık nerede?
KADIN deyince, yelpaze çok geniş. Kadın sorunlarının ucu bucağı yok. Zira; her kadın, yaşadığı coğrafya, doğup büyüdüğü aile ve çevre, fiziksel ve ruhsal özellikleriyle, genleriyle, kaderi planıyla ayrı bir dünya. Her birine ayrı doktor, ayrı reçete gerek. Ortak sorunlar belli başlıklar altında toplanıyor ama çözüm hep ayrı ayrı. Erkekler de öyle!
İnsan türü, dünyanın hemen hemen her yerinde, özellikle de taassubun, dini inançların baskın olduğu bölgelerde bu tür sorunları daha fazla yaşıyor. Kadınlar, kendi içinde örgütlenip haklarını korumak zorunda kalıyorlar. Çünkü işin içinde; diğer mağduriyetlerin yanı sıra; şiddet var , taciz var, cinayet var.
Bana göre, işin temeli varoluşta başlıyor. Yaratıcı güç, daha doğarken kadın bedenine yaşam yükünün daha fazlasını yüklemiş.( Vardır elbet bir sebebi ! ) Kadının kadınlığı derinlere gömülmüşken, erkeğin erkekliği ön plana çıkarılmış. Bu bir dezavantaj da olabilecekken, erkek cinsi, cinsel yanının ön planda olmasını, kaba gücünü de kullanarak avantaja çevirmiş. Cinsel birleşmelerin faturası, daha en başta kadına yüklenmiş. Kadın her ay regl olacak, kadın hamile kalacak, kadın doğuracak, kadın besleyecek ve kadın insan türünün devamını, erkeğin az biraz katkısıyla ömür boyu sürdürecek taşıyacak.
Ortada erkek olmasa bile tek bir spermle aşılanarak, bu ağır görevi tek başına yapar mı yapar!
Rahim; insan bedeninde dışarıyla teması olan tek iç organ. O da kadın bedeninde yer almış.
Bilimsel araştırmalara göre kadın, genellikle her doğumda yaklaşık 26 kemiğin aynı anda kırılmasına denk bir sancı yaşıyor ve bunu bile bile , tekrar tekrar doğum yapıyor. Dünyada yirmi yedi kez doğum yapmış kadın var. Böyle muhteşem bir varlığa güçsüz denebilir mi? Eğer erkeklerin doğum yapma imkanı olsa; sizce kaç erkek bu riski göze alır? Böyle bir ihtimal gerçek olsa ; İNSAN NESLİ TÜKENİR Mİ TÜKENMEZ Mİ?
Erkek; o tek bir spermi, kadının karşısında güç olarak kullanamazsa varlığının hiçbir anlamı kalmayacak. Sperm de ; öyle ömür boyu taşıyabildiği bir güç değil. Ergenlikte başlayacak, ellili atmışlı yaşlara yaklaşınca hem azalacak hem kalitesi düşecek. Yaş daha da ilerleyince o gururla taşıdığı organı, eğer prostad sorunu da olmazsa , sadece işemek için kullanacak. Ne hazin bir son değil mi? Yok ,erkeğin yaşlanması onu daha karizmatik yapıyormuş, yok, saçlarına düşen aklar ona olgunluk veriyormuş. Yaşlı erkeğin yanına genç kadın yakışıyormuş da; yaşlı kadın genç erkekle beraber, olunca abes kaçıyormuş …Hadi ordan canım… Hadi ordan!
Feminizm konusunda dünya kadınları hassas. Dernekler harıl harıl çalışıyor. (Kadın hakları.) hep gündemde. Niye? Çünkü kadınlar öldürülüyor, kadınlar şiddet görüyor, küçük yaşta kız çocuklarının eğitimi engelleniyor, çocuk gelin olmak zorunda kalıyorlar… Erkekler bunu kendi egemenliklerini korumak için yapıyorlar da; kadınların bir çoğu buna neden çanak tutuyorlar? Buyrun cevap verin! Aslında zayıf olan, güçsüz olan erkek , bunun farkında ve bunu örtbas etmek için sürekli bir üstünlük kurma çabasında olamaz mı?. Tek üstün yönü olan, fiziksel gücü öne çıkarıyor. Kabalaşıyor, hainleşip şiddete yöneliyor. Toplum onun egosunu beslemeye obezleştirmeye meyilli. Kadın naif, kadında romans var, kadın yapıcı, kadın uyumlu.
Biz kadınlar; kendi değerimizin, taşıdığımız yükün farkında olalım. Küçük yaşta bize biçilen kılıfı yırtmıyoruz. Yıkanan beynimize format atmıyor, fabrika ayarlarımıza dönemiyoruz. Kendi içimizde bile bir bütün olamıyoruz.
Yakın zamanda (Yaşını Gösteren Kadınlar ) adlı ekip çalışmasını gururla ve keyifle okudum. Kitabın sonlarına yaklaşıyorum. Her sayfada, ister istemez her satırda kendimi aramaya başladım…Ben de kadınım ya! Oralarda, bir yerlerde ben de olmalıyım diye düşündüm… Aradım, taradım…YOK! Kendimi bulamadım. Çünkü; kitabı hazırlayan ekibin en yaşlısı yaklaşık 65 yaşlarında… Oysa ben 80 yaşıma girmek üzereyim! Yani yaşlanmaya başlayan kadınlar var, az yaşlanmış kadınlar var, yaşlanmış kadınlar da var belki bu kitapta. Yapyaşlı, en yaşlı kadınlar, daha daha yaşlı kadınlar öteki sırada!
Çünkü onlar, ununu elemiş, eleğini duvara asmış kadınlar. Çünkü onların çoğu bilgisayar kullanamıyor, hatta okuma yazma bile bilmiyor! Çünkü onlar, derdini anlatabilen kadınların kaderini olumsuz etkileyen, erkek egemenliğine (Hayır!) diyemeyip boyunduruk altında yaşayan, kızlarını koruyamayan kadınlar. Onlar, feminist kadınlar içinde yer alamayan, öteki kadınlar. Sayfalar azalıp kitabın sonuna yaklaştıkça bana ait duygular da tek tek önüme çıkmaya başladı … Sorunu farklı açılardan daha rahat görür oldum. Birkaç cümle de benden olsun diyesim geldi. Böyle bir projede olmayı gerçekten çok isterim.
Kadın deyince; çadır çok geniş, öyle birkaç kitaba sığacak gibi görünmüyor bence…
Bir de; kadınların kendi içlerinde yaşadıkları sorunları görmek gerek. Anne; kızını babasına, evin diğer erkeklerine şikayet ederse, dolaylı baskı uygulatırsa, gelin kaynana, gelin görümce, elti ve kız arkadaşlar, kız kardeşler arasında dayanışma olmazsa, kadın kadının yuvasını yıkarsa, birlikteliğine zarar verirse, kadına kadından zarar gelirse; değil yılın belli günlerini kadın sorunlarına ayırmak, yılın 365 günü bizim olsa, biz bu sorunlarla baş edemeyiz.
Artık bu dönem kapanmalı.
Hiçbir kadın eğitimden mahrum bırakılmamalı.
Kanunlar önünde kadın _erkek eşitliği sağlanmalı.
Her kadının, işi ve sosyal güvencesi olmalı.
Hiçbir kadın şiddete maruz kalmamalı.
Kadın, kadınlığını, gücünü farkındalıkla yaşamalı.
Kadına kadından da zarar gelmemeli.
Erkek egemenliği son bulmalı.
Kadına değer ve destek veren erkekler bu kaosun dışında tutulmalı. Onlarla işbirliği yapılmalı.
Yeni adil dünya düzenini kurmaya varsanız? Sıvayın kolları!