Gülün kadife yapraklarından
İçine doğru kayarken
Kırmızıdan bordoya
Bir tebessüm gölgesinde
Narin ve nazik
Ulaştım bir tûbaya
Dibinde gürül gürül nehir
Öylesi yeşilin huzurunda
Eğildim selam verdim
Bir elma düştü daldan
Kızıl
Bir elma
Nasıl güzel
Nasıl yasak
Ve dahi yürürken irem bağında
Yerdeki kayalardan kaynayan suların
Coşkun hışırtısında
Dokundu tenime bir fırtına yeli
Öyle uzak
Öyle yakın
Yağmurların ayak sesleri
Oysa
Kırmızı bir yüreğin ortasına oturup
Bahar bahar yaşamak vardı
Üstümde umudun polenleri
Sarı mı sarı
Bilmem o umut diyarlarının haritasındaki rotadan
Bize eser kaldı mı
Bir ipek halı üzerinde
Çıplak ayak yürünen
Sonu neye çıkar bilinmeyen
Ama bir huzur
Bir rahatlık
Bir yere çıkacağından emin olunan
Kör kütük
Sûlh ile boşalmış kavgasız bir beyinle
Emin ve kararlı yürünen
O yol
Duruyor mu bilmem derken
Tam da o an
Beyaz güvercin sandığım kelebeklerden
En irisi gelip
Konup da burnumun ucuna
Göz içlerime baka baka
Söyledi fısıldayarak
İyi bak zatına
Vatan-ı aslîye dek
Her şey bir tahayyül
O zamana dek