Düşünüyorum da bize yüklenen programlar olmasa birini beğenip âşık olur muyduk? O kişiyi bizim gözümüzde güzel yapan şey, üreme içgüdümüzden mi kaynaklanıyor? Ne garip değil mi? Bir kedi bizi güzel diye nitelendirmez. Keza bir inek bir erkeği yakışıklı demez. Biz bir illüzyonun içinde naçar dönmekteyiz.
Bazıları kaslı erkeklerden hoşlanır, bazıları zeki, bazıları uzun boylu…
Bazı erkekler de, ince belli, koca kalçalı, zeki kadınları sever. Bu kriterler türümüzü zeki, güçlü bireylerle devam ettirme çabası, zorunluluğu olsa gerek. Sadece bununla da kalmıyor. Mesela:
Ahlaklı olan ne? İyi olan ne? Bu sorular da insanı epey yoruyor.
Misal bana göre ahlaklılık: Yalan söylememek, başkasının malını gasp etmemek, bir diğerinin karısına kızına göz dikmemek vesaire.
Eminim birçoklarına göre de bu böyle. Ahlaklı olabilmek zorluyor mu insanı? Elbette zorluyor. Zorlamasaydı hapishaneler olmazdı diye düşünenlerdenim.
Ee! O halde olması gerekeni biliyoruz, ne demeye ahlaksızca yaşamayı seçiyor bir çoklarımız?
Ben bu zorunluluğu topluluk halinde yaşamak zorunda olmamızdan kaynaklandığını düşünenlerdenim. Çağımızda insanlar teknolojinin getirdikleriyle bireyselliğe kayıyor. Bu durumda da ahlaklı yaşamak, insan olmak, iyi bir birey olmak elzem olmaktan çıkıyor. Artık insanoğlu yalnızlıktan korkmuyor. Tam tersi yalnızlığı seçiyor. O zaman insan olmanın kriterleri de değişir diye düşünüyorum.
Bir diğeri de ölüm korkusu. Yarına kalabilme. İnsan öleceğini bile bile yaşamayı sürdüren tek canlı. Hayvanların yarına kalma gibi bir derdi yok. Onlar anda kalıp, anı yaşıyor. Biz insanlar ise dünü, bu günü, yarını zihnimizde yaşamadan edemiyoruz.
İnsanı insan yapan sanırım böyle olabilmemiz. Yoksa biz de hayvanlar gibi bazı programlamalarla geliyoruz dünyaya.
O zaman insan gibi insan, olmayı bilmeli insan. Dayatmalardan, mecburilikten istisna olabilmeli.