Asıl trajik olan, bu yıkımın ani bir tesadüf olmamasıdır. Büyük çöküşler, hep küçük, fark edilmeyen sezgisel çatlaklardan sızar. O loşluk, belki de uzun süredir içsel bir karanlık olarak içerideydi, ancak gözler göz kamaştıran sevda yanılsaması ile mühürlenmişti. İpekten kollar… bir başka kadının ipekten kollarında görmek, sadece bir sadakatsizlik eylemi değil, kendi sezgisini, kendi iç sesini ihanete uğratmanın ağır bedeliydi. Ruhun çığlık atan sessizliği, şokun katalitik anıdır; sesin dahi ağırlıktan boğulduğu o aphasia (konuşamama) hali.
Aşk, kadim bir yemin gibiydi ama bu, sadece iki kişi arasındaki bir sözleşme değildi; kişinin kendi idealize edilmiş geleceğiyle yaptığı kutsal antlaşmaydı. O yalanın kirli eliyle parçalanan, esasen hayata duyulan naif güvenin kendisiydi. Gözlerden süzülen yaşlar, sadece hüzün suyu değil, biriktirilmiş bütün umutların kristalize olmuş, keskin formu; ihanetin kristal hançeriydi. Bu hançer, dışarıyı değil, doğrudan iç benliği, ego’nun savunma mekanizmalarını hedef aldı.
Yalnızlığın Eşiği ve Yeni Benlik
Dudaklardan dökülen her nefes, kaybolmuş bir cennetin ağıtıydı. Bu cennet, kaybedilen kişi değil, o kişiyle birlikte inşa edilen, ortak gerçekliğin yitimidir. Trajik sahne, sonsuza dek sürecek bir yalnızlığın başlangıcıdır. Ancak bu yalnızlık, etrafta kimsenin olmaması değil; derinlerdeki bir bağın, bir ‘biz’in, geri dönülmez biçimde kayboluşunun neden olduğu varoluşsal yalnızlıktır.
Hayatın geri dönülmez biçimde değişimi, o kapının eşiğinde gerçekleşti. Eşik, iki dünya arasındaki geçiş noktasıdır. Bilişsel bir sıçrama yaşandı; masumiyet dünyasından, gerçekliğin nüanslı ve acımasız dünyasına geçiş. Eski benlik, o loşluğun içinde, ihanetin gölgesiyle birlikte mühürlenip kaldı.
Şimdi geriye kalan, o kapıdan geçerek içine düşülen yeni bir benliktir. Bu benlik, kristal hançerin açtığı yaraların bilgeliğiyle yeniden inşa edilmek zorundadır. Farkındalık, bu yeniden inşanın ilk tuğlasıdır; öngörü ise, bir sonraki eşikte karşısına çıkacak gölgeleri önceden sezebilme yeteneği. Zira en büyük ihanet, bize yapılan değil, uyanmayı reddederek kendimize yaptığımızdır…



