GECENİN KARANLIĞINDA KAYBOLUŞUM
Rüzgar denizin göğsünden kopan bir “ah” gibi esiyor bu gece,
İyot ve taze balık kokusu geliyor ağırdan.
Berideki evin verandasından yükselen kanun sesi,
Kayaları döven öfkeli dalgaların uğultusuna karışıyor.
Saçlarım rakkas havasında savruluyor bir o yana bir bu yana.
Eğilip parmak uçlarımı gezdiriyorum altın sarısı kumsalda,
Avuçlarımdaki nemli kumun soğukluğu,yetiyor üşütmeye bedenimi.
Parmaklarımın arasından akıp gidiyor her zerre
Tutamıyorum…
Bakıyorum mehtaba ,öylece bakıyorum..
Dalıyorum, ay ışığının denizin ortasında nasıl da salındığına,
Zifiri karanlık,az ötede havlayan köpeklerin nedensiz hırçınlığı,
Eskilerden dilime dolanan melodiyi mırıldanıyorum,
Rüzgâr alıp götürüyor notalarını ta uzaklara,
Bir sızı düşüyor içime,
Tarifsiz bir telaş,
Adını koyamadığım bir özlem,
Unutmaya çalıştığım bir hatıra.
Geceyi dinliyorum
Sadece geceyi
Sessiz,sakin,biraz da sitemkar.
Yıldızlar semada yerlerini alıyor,bozmadan düzeni,
Her biri göz kırpıyor bana uzaktan,
Akrep bırakıyor o an yelkovanın peşinden gitmeyi.
Sadece ben,yıldızlar ve nemli kumun soğukluğu,
Zamanın ötesinde, mekanın dışındayım sanki,
Zihnim başka yerde, yalnız bedenim benimle…
Kalbimde ince bir sızı, içimde tarifsiz bir huzur,
Gece, beni var gücüyle içine çekiyor,
Ve ben, bu belirsizliğin içinde kayboluyorum..