Son toprağı da tümseğin üstüne attıktan sonra küreği yere sapladım. Yaslanıp alnımdan akan o sıcak sıvının küreğin koyu renkli tahta sapına akmasına izin verdim. Yaptığım işe ne diyeceğini düşünüyordum. Muhakkak bir eksiğimi bulacak. Dolayısıyla ben yine akşam yemeğinden yoksun bırakılacağım ve çocukluktan beri adına gizlice “ceza odası” dediğimiz, O’nun ise kutsal oda dediği yere gönderileceğim.
Tam zamanında geliyor yine. Mahzene inen merdivenlerde ayak sesini duyuyorum. Çatlamış kenarından açarak kendi hazine sandığım saydığım basamağa basarken çıkardığı gıcırtıdan kaç adımı kaldığını anlıyorum. Üç , iki , bir… Kapının sesi perili bir eve giriş yaparken hayal edeceğiniz türden, buna alışmak hayli zaman alıcı. Elinde benim inerken kullandığıma benzeyen üç kollu bir şamdan var. Kim olduğunu bilmesem de onu bu hâliyle şeytanla eşleştirebilirdim sanırım. Kemikleri fırlamış yüzü, ince çerçeveli gözlüğü ve seyrelmiş saçlarının dağınıklığı bu rol için epeyce uygun. Ağzını olanca memnuniyetsizliği ile büzüyor. Yerde, köşede bir noktayı gösterip dik dik yüzüme bakıyor. Orada ne bulacağımı biliyorum çünkü gerçekten her seferinde aynı hatayı yapıyorum. Kızıllıkla lekelenmiş sarı yumağı aceleyle ait olduğu yere yolluyorum. Ve ilginçtir yüzünde gururu çağrıştıran saniyelik bir gülüş yakalıyorum. Olduğum noktadan memnun değil ama bir gün istediği gibi bir eleman olacağımdan ümidi var. Kusurumdan dolayı affediliyorum, çünkü yemekte bize komşumuz eşlik edecek. Sokağın sonundaki evde oturan, çocuklu kadının nasıl da ortalıktan kaybolduğu hakkında beraber telaş edip, aslında bir adamla kaçıp kaçmadığını öğrenmeye çalışacağız. Şimdilik telaşımız bu. Haftaya burada durduğumda köşedeki sarı yumak yüzünden ceza alıp alamayacağımı düşünürken köşedeki sarı yumak onun ışıl ışıl ve bakımlı saçına ait olacak. Ve içten içe hepimiz bunu biliyor olacağız.
Sonraki adımda bizimle olacak şanslı kişi ise kömür karası saçlarına hayran olduğum annem olacak diye korkuyorum. Çünkü onun banyodan sonra saçlarını kurularken dökülen iki tutam saçını buldum. Güneşe tutmama bile gerek yoktu, zira ışıldayan saçlarının sarılığı kendini belli ediyordu.