“Gazetenin basım tarihi gün ay yıl olarak nedir?” sorusunun
“4 Haziran 2020” diye cevaplanması doğum tarihinin gün ay yıl olarak söylenmesini akla getiriyor öyle değil mi? Aslında bu da bir bakıma gazetenin doğum tarihi.
İşte ben de bu gazetedeki üçüncü sayfa haberlerinden biriyim. Ama sakın klasik bir üçüncü sayfa haberi olduğum sanılmasın. Cinnet geçirip karısını, çocuklarını öldürüp intihar eden bir adam haberi değilim ya da genç kızı dağa kaldırıp sonra hunharca katleden beş caninin haberi de(Off bu dağa kaldırma lafına da ağzım iyice alıştı. Yetmişli seksenli yıllarda çıkan gazetelerde tecavüz yerine dağa kaldırma yazarmış daha çok. Bunu kırk kusur yaşındaki gazetelikten öğrendim. Zamanında o senelerdeki gazeteleri de misafir etmiş. Hala da çalışıyor) Yine polisiye bir vaka. İstanbul’da yaşayan bir kadın oyuncunun iki köpeğini öldürmek için bahçesine çivili kemik atmışlar. Kadın bahçede dolaşırken ayağına takılmış. Bahçe karanlık olduğundan farketmemiş önce, ışığı açınca üzerine çiviler çakılı kemikten oluşturulan bir düzenek olduğunu görmüş. Karakol’a gidip durumu anlatmış bunu yapan veya yapanlardan şikayetçi olmuş. Hem kendi köpekleri hem sokak hayvanları için mücadelesine devam edecekmiş. Olayın özeti bu. Yani benim özetim.
Oyuncunun iki köpeğiyle bahçesinde çekilmiş bir fotoğrafının yanına çivili kemiğin fotoğrafını da koymuşlar. Üç sene öncesinin gazete haberiyim. LÖSEV Broşürünün arasına konulmuş gazeteleri saymazsak en eski tarihli gazete haberiyim( LÖSEV Broşürü de Atlas Ansiklopedisinin içine konulmuş. Ansiklopedinin içine konulmuş olanlar 2020’nin ocak sonu, şubat ve şubat sonu beş altı gazetesinin en dış yaprakları) O aylardaki gazetelere yetişemediğimden niye onların orada saklanmış olduğunu gazetelikten öğrendim. Evin babası sıkı bir Yılmaz Özdil hayranı. Sadece gazetelerin arka sayfasındaki köşe yazılarını değil kitaplarını da alıp okuyor. Gazetelik babanın Yılmaz Özdil’in o tarihlerdeki köşesindeki yazıları saklamak için o gazeteleri ayırdığını söyledi. Gazetelik’te 2020 Haziranının ilerleyen günlerindeki yedi sekiz gazetesi de duruyor benim gazetenin yanında. Kapaktaki haberler ağırlıklı olarak Corona Salgınıyla ilgili. Özellikle sadece pazarları üç dört saatliğine dışarı çıkabilen altmış beş yaş ve üstü milyonların isyanının öfkesinin haberleri.
Üç sene öncesinin haberiyim diye beni bugünden habersiz sanmayın. Evet burası yaşanan bir ev değil. Evin kızının üç hafta bazen ayı da geçiyor eve gelme zamanı. Genellikle bir gece kalıp ertesi gün gidiyor. Bugünü daha çok her gün alınan gazetelerle televizyondan öğrenir geçmiş tarihli gazeteler. Gazete alınmıyor, televizyon kapalı. Üstelik çanak anten Türksat Uydusuna göre ayarlanmadığından ilkbahardan bu yana televizyon açılmıyor. Ben de olup bitenleri kadının buraya gelirken giydiği ayakkabılarından bir de salondaki babanın koltuğuna koyduğu kahverengi çantasından öğreniyorum. Pandemi günleri sona ermiş. Muhalefet partileri biraraya gelip altılı masa oluşturmuş ama seçimlerde ana muhalefet partisi CHP iktidar partisi AKP’nin gerisinde ikinci parti olarak kalmış. Altılı masa dağılmış. Seçimlerden çok daha önce altı şubatta Kahramanmaraş’ta iki büyük deprem olmuş. Yüzbine yakın kişi enkaz altında kalarak can vermiş. Hatay’da taş üstünde taş kalmamış. Ama birkaç güzel olay da olmuş. Türk Milli Kadın Voleybol Takımı dünya kupasını kazanmış. Final maçı sonrası-artık bir ritüel haline gelen-salonda çalan Erik Dalı türküsüyle oynayarak başarısını kutlamış.
Aynı tarihli başka bir gazete de yayımlanan haber de kendisine benim kadar geniş yer verilmemesinden şikayetçi. Arka sayfaya konulmaktan rahatsız değil. İç sayfalardaki haberlerin gözden kaçabileceğini ama gazetenin ön ve arka sayfalarındakilerin okunacağını düşünüyor. Ama daha fazla yazı ve daha büyük fotoğrafla daha dikkat çekeceğini söylüyor. Tekirdağ’da karacaların üreme döneminde olduğundan avlanmalarının yasaklandığı, yavrularının sahipsiz sanılıp alınmamaları haberi bu.”Anne insandan saklanmıştır. Kendini güvende hissettiğinde yavrusunun yanına gelecektir. Yavrusunu terk edip gitmez” yazıyor.Ben karacaların sadece üreme döneminde değil hiçbir zaman avlanmaması gerektiğini düşünüyorum.
Evin kızı abisinin on altı, on yedi yaşlarında aldığı Hey Dergilerini( Yetmiş sekiz Yetmiş dokuz yıllarının dergilerini) 2008’de bulmuş. O yıldan 2008’e kadar salondaki büfenin duvar tarafındaki en üst dolabının içinde olduklarından habersizmiş. Onların kapaklarına şöyle bir göz gezdirip kapıya koymuş hemen. Üç beş kuruşa eski kitapçıya satılsa ne iyi olurmuş halbuki. Dergi kolleksiyoncusu biri alırdı belki. Benim de sonum çöp konteynırında bitecek diye düşünürken kadının beni alıp Özdere’ye getirmesi çok güzel bir sürpriz oldu. Yok olup gitmeyecektim, gazete devam edecekti yaşamaya. Gelecek hayalleri kurmaya başladım. Şimdi bir umudum var.