• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Deneme

Duvarın Dibindeki Minder

mehmetaluc by mehmetaluc
14 Ekim 2025
in Deneme
0
Duvarın Dibindeki Minder
0
SHARES
5
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

 

Duvarın Dibindeki Minder

 

KÖY ODASI - www.tarihistan.org

Küçük köy odasının içinde, duvarın dibine konulmuş eski bir minderin üstünde oturuyorum. Minderin kumaşı, zamanla solmuş ama hâlâ sıcaklığını koruyan bir anı gibi. Sanki yılların yükünü sessizce taşımış, nice sohbetlere, nice sessizliklere tanıklık etmişti. Minderin altındaki toz, geçmişin izleriyle doluydu; çocukluğumun ayak izleri, annemin sessiz duaları, babamın yorgun bakışları… Duvarın dibi… Ne çok şey anlatır aslında. Bir geri çekiliş, bir sığınma, bir kabulleniş. Hayatın ortasında değil, biraz kenarında durmak. Gürültüden uzak, ama kalbin tam merkezinde. Orada otururken, zamanın ağır ağır aktığını hissediyorsun. Dışarıda rüzgâr dalları sallarken, içeride geçmişin yankısı duvarlara çarpıyor. İnsanın bazen duvarın dibine çekilmesi gerekir. Hayatın telaşından, beklentilerden, kalabalıklardan uzaklaşmak için. Bir minder yeter o an için. Yumuşaklığıyla seni sarar, sessizliğiyle seni dinler. O minder, bir annenin kucağı gibi olur; yargılamaz, acele ettirmez. Sadece orada olmanı ister. Köy odasının loş ışığında, minderin üstünde otururken, insan kendini yeniden bulur. Unuttuğu duygular, bastırdığı özlemler, söyleyemediği cümleler bir bir dökülür içinden. Duvarın dibinde oturmak, hayata kısa bir ara vermek gibidir. Bir iç çekiş, bir duraksama, bir yeniden başlama. Belki de hepimizin bir eski minderi olmalı. Duvarın dibine konulmuş, bizi olduğumuz gibi kabul eden. Çünkü bazen en insanca olan, en sessiz olandır. Ve en derin duygular, en sade köy odasında, bir minderin üstünde yaşanır.
O eski minderin üstünde otururken, zamanın bir kumaş gibi üzerime serildiğini hissediyordum. Her kıvrımında bir anı, her ipliğinde bir ses gizliydi. Minderin yumuşaklığı, çocukluğumun kucağı gibiydi; annemin dizine yaslanmış bir öğleden sonra, babamın sessizce pencereye baktığı akşamlar… Duvarın dibinde olmak, hayatın merkezinden çekilip kalbin kıyısına yerleşmekti sanki. Köy odasının duvarı, çatlaklarıyla bana geçmişi fısıldıyordu. Bir çatlak, dedemin bastonunun iziydi belki; bir diğeri, halamın gençlik kahkahasıyla titremişti zamanında. Her iz, bir insanın geçip gittiğini, ama tam olarak gitmediğini anlatıyordu. Duvarın dibindeki minder, bu izlerin sessiz tanığıydı. Orada oturmak, geçmişle bugünün el sıkışmasına şahit olmaktı. İnsan bazen sadece oturmak ister. Konuşmadan, düşünmeden, sadece var olarak. Minderin üstünde oturmak, kendine dönmenin en sade hâlidir. Ne bir başarı beklentisi vardır, ne bir gösteriş. Sadece sen varsındır ve minderin sıcaklığı. O an, insanın en insanca hâlidir belki de. Çünkü duyguların en derini, sessizlikte yankılanır. Bir gün herkesin bir duvarın dibine ihtiyacı olur. Hayatın yükü ağırlaştığında, kalabalıklar yorucu olduğunda, kelimeler yetmediğinde… O zaman bir minder yeter. Seni sarar, seni taşır, seni dinler. Ve sen, o minderin üstünde, kendini yeniden hatırlarsın. Kim olduğunu, neyi sevdiğini, neyi özlediğini… Duvarın dibindeki minder, bir sığınak değil sadece. Aynı zamanda bir başlangıçtır. Orada otururken, içindeki sesleri dinlersin. Belki bir şiir doğar, belki bir gözyaşı süzülür, belki sadece bir iç çekiş. Ama hepsi insanca, hepsi gerçek…
Köy, zamanın ağır ağır yürüdüğü bir yerdi. Her şey biraz daha yavaş, biraz daha derin yaşanırdı burada. Sabahları horoz sesiyle, rüzgârın kavak yapraklarına dokunuşuyla uyanırdım. Duvarın dibindeki minder, sadece bir eşya değil, köyün kalbinin attığı yerdi. Orada otururken, dışarıdan gelen sesler birer hatıra gibi içeri süzülürdü: çeşme başında gülüşen kadınlar, tarladan dönen traktörün uğultusu, camiden yükselen ezan sesi… Köyün sokakları, çocukluğumun ayak izleriyle doluydu. Her taş, her toprak parçası bir oyunun parçasıydı zamanında. Şimdi o sokaklar sessizdi ama hâlâ konuşuyordu. Minderin üstünde otururken, dışarıdaki dut ağacının gölgesi içeriye düşerdi. O gölge, yazın serinliğini, kışın özlemini taşırdı. Duvarın dibinde oturmak, köyün ritmine kulak vermekti. Köyde zaman, takvimle değil, mevsimlerle ölçülürdü. Bahar geldi mi, herkesin yüzü gülerdi. Çiçekler açar, çocuklar sokaklara taşardı. Yaz, kavurucu sıcağıyla değil, gece serinliğinde anlatılırdı. Kışın soba başında toplanılır, eski hikâyeler anlatılırdı. Minderin üstünde otururken, bu mevsimler birer duygu gibi içime dolardı. Köyde insanlar birbirini isimle değil, hikâyeyle tanırdı. “Ali’nin torunu”, “Hatice’nin gelini”, “Mehmet’in küçük oğlu”… Herkes bir başka hikâyenin devamıydı. Duvarın dibindeki minder, bu hikâyelerin sessiz dinleyicisiydi. Orada otururken, geçmişin sıcaklığıyla sarılırdım. Çünkü köy, sadece bir yer değil, bir aidiyetti. Bir ses, bir koku, bir dokunuştu. Ve ben, o eski minderin üstünde, köyün kalbinde oturuyordum. Duvarın dibinde, geçmişle bugün arasında bir yerde. Ne tam içindeydim hayatın, ne de dışında. Ama tam orada, köyün ritmiyle uyum içinde, sessizce var oluyorum, vesselam.
Mehmet Aluç
Ankara –Sincan

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Tags: Denemeköyminderodası
Previous Post

Olmadı mı gerçekten?

Next Post

 GÜNLER GEÇER

mehmetaluc

mehmetaluc

Hayat, her anı bir hikâye olan uzun bir yolculuk… Ben Mehmet Aluç, 1962 Malatya doğumlu, Ankara’da ikamet eden bir edebiyat tutkunu olarak, kelimelerle bu yolculuğu kayda geçirmekten büyük bir keyif alıyorum. Kalemim, geçmişin tatlı anılarıyla beslenirken, geleceğe umutla bakan satırları da şekillendiriyor. Malatya’nın sıcak sokaklarında çocukluk günlerimi yaşarken, Ankara’da edindiğim tecrübeler iç dünyamı daha da genişletti. Zamanla, kelimelerin sadece bir anlatım aracı değil, aynı zamanda ruhun derinliklerine açılan kapılar olduğunu fark ettim. Şiirlerimde, insanın içsel yolculuğunu ele alıyor; öykülerimde hayatın sıradan ama anlam dolu anlarını yakalamaya çalışıyorum. Denemelerimde, hayata dair sorgulamalar yaparak okuyucuların zihninde yeni ufuklar açmayı hedefliyorum. Edebiyat benim için yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda kendimi, dünyayı ve insanı anlama çabası. Ve bu yolculuk devam ediyor… Her kelime yeni bir pencere açıyor, her satır geçmişle geleceği buluşturan bir köprü oluyor.

Next Post
İpsiz Salıncak /  Ezel Altunışık

 GÜNLER GEÇER

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Ekim 2025
  • Eylül 2025
  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Aralık 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Röportaj
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  •  GÜNLER GEÇER
  • Duvarın Dibindeki Minder
  • Olmadı mı gerçekten?
  • MEŞGALE
  • Bir Sebebi Vardır Elbet

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.