• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Öykü

Çipil Mavi Gözlü Amcam / Mustafa Ünver

Keten by Keten
13 Aralık 2024
in Öykü
0
Çipil Mavi Gözlü Amcam / Mustafa Ünver
0
SHARES
36
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Uzun boyu, yapılı bedeni, buğday teni, kırçıl saçları, uzun kirpikleri, dolgun bıyıkları, çipil mavi gözleriyle benim en sevdiğim amcalarımdan biriydi. Daha doğrusu rahmetlik babamla amca çocuklarıydılar; yine de benim amcam oluyordu işte. Çınlayan karanlık inşaat duvarları içinde çalışırken çingir çingir söylediği Neşet Ertaş türküleri hâlâ kulaklarımda. “Dane Dane Benleri Var”, “Zülüf Dökülmüş Yüze”, “Zor İmiş Meğer”, “Neredesin Sen”, “Yazımı Kışa Çevirdin Leylam”, “Mühür Gözlüm”. Hepsini de söylerdi, hepsinden de söylerdi kendini çalışmaya kaptırmışken zaman zaman. Ne de güzel ve dokunaklı sesi vardı. İnsan güzeli, adam iyisi bir ustaydı amcam. Babamın iş ortağı olması onu sıklıkla görmemi, zaman zaman da inşaatlarda birlikte çalışmayı mümkün kılıyordu. Bana hiç kızdığını hatırlamıyorum; bilindik usta çırak ilişkisini hiç yaşamadım onunla. Bükreş Sokak’taki inşaatta çalışırken merdivenlerden kopan şangır şungur sesleri üzerine bir çırpıda yanıma koşup gelmişti. Lavaboyu düşürüp kıranın ben olmadığımı gördüğünde yüzünde ferahlık ve rıza anlamı taşıyan anlık bir gülümsemeyle bana bakmış, “korktuydum seni kırdı diye, ohh” demişti. Sevecen, neşeli, nükteli ve merhametli bir koca adamdı benim amcam.

Köye tutkundu; tüm çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdiği köyüne her fırsatta gitmeye ve orada kalabildiği kadar yaşamaya can atardı. Hastalığının ilk zamanlarında duyduğu her şey hakkında, konuşmaya yeni başlayan ve keşfettiği her şeyi merakla sorgulayan bir çocuk saflığı ve sevecenliğiyle “bizim köyde yetişir mi?” diye sorması gülümsemelere neden oluyordu ilk duyanlarda. Hastalık ilerledikçe sorular da, konuşmalar da, kelimeler de karanlık bir sessizliğe ve suskunluğa gömülmeye başladı. Yakınlarını, hatta yarım asırlık eşini bile tanımaması acı bir kekreliğe neden oluyordu bizlerde. “Beni de mi tanımadın yanımda yatıp duruyorsun işte, ben senin karınım karın” dedikçe yengem, “Beraber yatıyoruz diye nereden benim karım oluyorsun?” sorusuyla cevap vermişti bir keresinde de. Ne var ki onunla konuşup zihin katmanlarını canlandırma gayretleri, her seferinde çıkışı bulunamayan ve çaresiz duvara toslanan ümitsizliklerle sonuçlanıyordu. Hastalığın orta aşamasında her şeyi iyiden iyiye unutmaya başladı; ama bir namazı hiç unutmadı, bir de parayı. Tabii bir de kendisini burnunda her zaman buram buram tüten sevgili köyüne götüren arabasını. Tehlike riskinin büyümesiyle önce aküsü söküldü arabanın ondan habersizce, sonra da satıldı. Buna içerleyip ağlamış mıydı bilmiyorum.

Batıkent’ten Kızılay’a, öğle namazını kılmaya Kocatepe Camii’ne nasıl gelmişti bilemedim. Daha ezan okunmamıştı. Onu görünce camide, kalkıp yanına gidip oturdum. İlk sünneti yanında kıldım ama beni fark etmedi. Eline dokundum, bakmadı bile bana. Bütün namazı yan yana kıldık; beni yine fark etmedi. Namaz çıkışında yanında yürüdüm bir yabancı gibi. Ayakkabılarını yüzlerce rafın bulunduğu koca ayakkabılıktan nasıl bulup hızla giydiğini yine anlamadım. “Amca,” dedim koluna hafifçe dokunarak “beraber gidelim mi?” Soruma homurtulu ve kızgın ses yarımlarıyla cevap verdi; kolunu sertçe çekti benden. Hızla yürüdü mermer avludan Mithatpaşa çıkışına doğru. Bense arkasından baka kaldım ümitsiz ve çaresiz. Oysa çok istemiştim onu bir yemeğe götürmeyi ve onunla biraz vakit geçirmeyi.

Zahmetli ve üzüntü dolu on yılın ardından konuşmayı tamamen unuttu amcam. Sadece etrafa o çipil mavi gözleriyle anlamsız ve boş bakışlar attı durdu. Köydeki bahçesinden kesilen yaşlı meşe ağacına öyle acımış ve içlenmişti ki, günlerce çipil gözlerinden sessiz ve içli yaşlar aktı durdu sicim sicim.

Yemek yemeyi ve su içmeyi unuttu her şeyle beraber. Sonunda da ağzına konan lokmayı çiğnemesi ve yutması gerektiğini unuttu. Nefesi kesildi sıklıkla, acillere zor yetiştirildi. Yediğini yutması gerektiğini unutmak ne acı şeydi. Aylarca sadece serumla beslendi. Yürümeyi, ayakta durmayı unuttu ve sürekli yatmaktan iyileşmeyen yaralar patladı kalçalarından, kasıklarından, baldırlarından. Bakımını hep vefalı yengem yaptı yüksünmeden. Derisini kaldırarak derin yaraların dibine kadar uzanan sünger ve bezlerle girip temizledi o kötü kokulu kronik yatak yaralarını. İçi iltihaplı yaraların üstü kabuklandığında ise sanki yılların hemşiresiymiş gibi makasla ustalıkla yarayı açıp akıntı ve birikintileri temizledi her seferinde, bazen günde iki üç kez tekrarladığı oldu o sevimsiz pansumanları.

Nihayet soğuk mu soğuk ve kar taneleri savuran bir kasım günü o çok sevdiği köyünün sarı tepesine uğurladık göz yaşları içinde. Acın, kederin işte bitti artık amca. Çektiklerin yaşadıklarına kefaret olsun, üzerindeki karlar rahmet taneciklerine dönüşsün hep üstünde.

Mustafa Ünver

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Tags: alzhemierAnkarademansDramköy hayatıMustafa ÜnverNeşet Ertaştürküvefa
Previous Post

Yalnızlık / Sultan Gizem Koçak

Next Post

Kıyamet Penguenleri Denize İnince / Galip Uçar

Keten

Keten

Mustafa Ünver İlâhiyat Fakültesi okudu. “Kur’an’ı Anlamada Siyâkın Rolü” başlıklı çalışmasıyla yüksek lisans; “Tefsir Usûlünde Mekkî-Medenî İlmi” adlı teziyle doktorasını tamamladı. Alanıyla ilgili araştırmalar yapmak üzere MEB. bursuyla bir yıl Mısır’ın başkenti Kahire’de bulundu. Tefsir alanında profesör oldu. 8 tanesi basılı kitap olmak üzere 100 civarında akademik makalesi bulunan Ünver, Kırgızistan’ın Oş şehrindeki Devlet Üniversitesi Teologiya Fakültesinde misafir öğretim üyesi ve Türk tarafı dekanı olarak görev yaptı. Hollanda’da Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve Hollanda Diyanet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı. Arama-Kurtarma, İnsani Yardım ve Ekoloji oluşumu olan GEA ve aynı zamanda AFAD gönüllüsü de olan Ünver son yıllarda tefsir çalışmalarını öykü ve roman tarzına yöneltti. Fadime Uslu’nun öykü yazarlığı atölyesine katıldı. Öyküleri ve şiir denemeleri Kibele Kültür Sanat, Litera Edebiyat, Edebiyat Haber, karnavaldergi.com, İshak Edebiyat, hikayelerimizden.com, Novelius Edebiyat, antoloji.com ve secmehikayeler.com gibi edebiyat mecralarında yayımlanmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olan Ünver, Arapça, İngilizce, Rusça ve Kırgız Türkçesi bilmekte ve çalışmalarını Ankara’da sürdürmektedir. Yayımlanmış Kitapları: Tefsirde Öteki -Celaleyn’de İsrailiyat- (2.Baskı, 2017), Hurufîlik ve Kur’an -Nesimî Örneği- (2003), Tefsir Usûlünde Mekkî-Medenî İlmi (2001), Kur’an’ı Anlamada Siyâkın Rolü (1996), Kur’an’dan Mesajlar (2000), Tefsir Tarihi ve Usulü, (editör Bahattin Dartma, 2010), Sorular ve Cevaplarla Avrupa’da İslâmi Hayat (M. Malkoç, V. Yalçın, M. Yılmaz’la birlikte, 2014), İslâm ve Aydınlık Mesajı (2017), Lügavî Kur’an Okumaları (Muhammed Şehrûr’dan çeviri, 2001).

Next Post

Kıyamet Penguenleri Denize İnince / Galip Uçar

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • İlmek İlmek Sessizlik
  • Şehir ve Sen/ Yiğit Mete Han
  • Oyun Parkı
  • Bölüm 1: Sessiz Adımlar
  • Söylenmeden Bırakılan /  Serhan Pakdemir 

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.