Anne, sokak başında dizlerinin üstüne çökmüş, çığlık çığlığa haykırıyor: “Bebeğim ölmek üzere! Ne olur, yardım edin!” Sesi, duvarlara çarpıyor, yankılanıyor; ama kulaklar duymuyor, yürekler taş kesilmiş. İnsanlar aceleyle yanından geçiyor. Kimisi başını öne eğip hızlanıyor, kimisi telefonuna dalıyor, kimisi de umursamaz bir ifadeyle bakıp uzaklaşıyor. O an, bir annenin çığlığı sokağın gürültüsünde kayboluyor.
Kucağındaki bebeğin nefesi kesik kesik. Gözlerindeki ışık sönmek üzere. Anne, o küçücük elleri avuçlarına almış, bir mucizeye sarılıyor gibi sıkıyor. “Dayan!” diyor, “Ne olur dayan!” Gözyaşları bebeğinin minik yüzüne damlıyor, ama ne gözyaşı yetiyor, ne de duaları. İnsanlar yanından geçip giderken, onun dünyası ellerinin arasından kayıyor.
SMA denen o sessiz düşman, çocuğunu adım adım elinden alıyor. Anne bunu biliyor. Her geçen saniyenin, her alınmayan nefesin ne anlama geldiğini biliyor. O çocuk güldüğünde, dünya aydınlanıyor. Ama şimdi, karanlık yavaşça çöküyor. Bir anne, karanlıkla savaşıyor, ama tek başına… O, bebeğini kurtarmak için çırpınırken, yanından geçen insanlar başka hayaller kuruyor. Kimisi yarının telaşında, kimisi 30 yıl sonraki hayallerinin peşinde. Ama o anne için gelecek yok. O, sadece bu günü istiyor. Bir nefes daha, bir umut daha…
Bir an duruyor. Gözlerini kalabalığa dikiyor ve bağırıyor:
“Benim çocuğum sizin hayallerinizden daha mı değersiz? Bir el uzatmanız bu kadar mı zor?”
Ama kimse durmuyor. Kimse arkasına bile bakmıyor. Sanki o çocuğun hayatı, hiçbir şey ifade etmiyor.
Ve anne, sessizleşiyor. O anda anlıyor: Çocuğunun yaşam mücadelesi, sadece kendi omuzlarında. İnsanların kalpleri beton olmuş, ruhları körelmiş. Ama anne, pes etmiyor. Çünkü bir annenin sevgisi, en büyük umutsuzlukta bile bir ışık yakar. Gözyaşlarının arasından dudakları titreyerek fısıldıyor:
“Ben senin için savaşacağım, bebeğim. Kimse olmasa da, ben varım. Sana nefes olacağım.”
Bu, sadece bir annenin hikayesi değil. Bu, insanlığın sınavı. Bir sokakta, bir annenin gözyaşları dökülüyorsa, hepimiz suçluyuz. Bir çocuğun yaşam hakkı hiçe sayılıyorsa, geleceğimiz kararmış demektir.
Bir el uzat. Bir hayat kurtar. Çünkü bir gün, o hayat senin çocuğun, kardeşin ya da sevdiğin olabilir. İnsanlık, gözlerimizin önünde eriyor. Bir annenin çığlığına kulak ver; çünkü o çığlık, hepimizin vicdanıdır.