Nihâyete erecekti belliydi
Bir çürük sevdâ; bel bağladım gitti
Uyurken gördüğüm düş misâliydi
Birden dokuza kadar saydım, bitti
Gülmesi başka, cilvesi başkaymış
Keşke kalbi tam yerinde dursaymış
Benim kadar o da kupkudursaymış
Duygularımı bir kenara itti
Boşuna uçmuşum ben onca yolu
Benden şâhin çıktı bir elin oğlu
Göreceğim yok mesâîsi dolu
Bana değil başkasına âitti
Düşen her damla yaşta ben de düştüm
Tek beden oldum toprakla örtüştüm
Yâr oldu bana sarıldım öpüştüm
Rûhumu tâ derininden titretti
Seni benden aldılar hor dudaklar
Tek sigara molasında duraklar
Kim bilir hazînenden ne araklar
Affet; soramadım bu ne cür’etti
Dönme; ben güneş değilim, sen de ay
Bir yıl üç yüz altmış beş gün değil, say
Kaydı yörüngem, ne dünyâ ne uzây
Beni bambaşka bir âlem cezbetti
Ne diye yorayım bu aşkı hayra?
Bitecekti ki, ha şimdi, ha sonra
Geride tek adın kaldı hâtırâ
Uyandım, bu da böyle bir gafletti
Ağyârın olsun başıyla gövdesi
Sevişleri, öpüşleri ki hepsi
Şükür buldum, gönlümün eğlencesi
Bana efsâne filmini izletti
Sen; bir nokta kadar uzak evrende
Her şey var da bir ben yokum çevrende
Unutuldu sesin, sözün, çehren de
Kalbim seni makâmından azletti
Yüz, yüzebildiğin kadar ummanda
Git, gidebildiğin kadar mekânda
EBEDÎ der: Çıktığım âsumânda
Ben buldum, ya sen buldun mu izzeti?