Bir tuhaflık var bu şehirde
Çocuk gülüşleri yok
Kadın sesleri yok
Paket servis yapan tüm kuryeler sanki aynı firmanın.
Park edip adres arayışları bezgin
Motosiklet sesleri cılız.
Sadece mutluluk değil mutsuzluk da eksik
Köşe başında içine çektiği tüm acıları yakabilmek umuduyla
Ciğerini sigara aleviyle tutuşturmaya çalışan
Ve bu sırada öksürük nöbetlerine tutulan olduğundan onbeş sene daha yaşlı duran adamlar yok
Sanat filmleri izleyip entel tartışmalarla
Zevzek can sıkıntılarını ruhsal acılara yücelten lümpenler yok
Belki böyle bir şehirde büyümüş olsam
Çarptığım sürüdeki keçiyi ameliyat ettirmezdim.
Nöbetçi kırtasiyeler neden yok?
Yazı kimse için acil olamaz mı ? diye düşünmezdim
Keşke de böyle bir şehirde büyüseydim
Şehirden kastım o şehirde büyüdüğüm çevredir
Her düşünceli insanın
Karşısındakinin kuyusunu kazmak için planlar yaptığı
Hatta insan üzme üzerine yazdığı projelerle hibeler aldığı şehirlerde büyümesem belki daha nötr olurdum
Kesinlikle mutluluk ya da mutsuzluk değil derdim.
Bu ikisi arasındaki gerili hamaktan düşmemek
Hüzünlerden düşmek kadar mutluluklardan düşmekten de yoruldum
Kafamdaki gerçeklikle asla kesişmeyen şehirlerde hep yabancı
Hep yeni
Hep alışmaya uğraşan
Parke taşlar döşendikten sonra üstündeki kumların içine geçmediği yollardan farksız
Kumların arasında kaybolmaktan
Kumlar içime doldukça da herkes gibi olmaktan yoruldum