Adım Ağustos benim, uydum güneşle akde.
Sekizinci evladım, sene denilen vakte.
İçim nârdır, dışım nâr, hoyratça kavururum.
Bahardan aldığımı, hazana savururum.
Irgatın yanık yüzü, kavrulmuş bir ten oldum
Gazel yapraklarının, müsebbibi ben oldum.
Esvabım saman tozu, harman yeridir yurdum.
Tarihin sinesine, ben nice mühür vurdum.
Şahidiyim ulusun, göğsündeki imanın.
Hüsn-ü nazarıyım ben, akıp giden zamanın.
Ayların pazarıyım, kalbe efsun yükleyen.
Buruk bir yalnızlığım, şehirleri bekleyen
Dökülen o mısralar, hep eylüle dairler.
En çok bende yaşardı, bende ölür şairler.
Akıp giderken zaman, acı payı alırdım
Hiroşima yanarken, nasıl serin kalırdım.
On yedimde titredi, toprağa zilzal değdi.
Bendeki ben utandı, boynunu yere eğdi.
Ben binlerce öksüzün, lügatinde karayım.
Üstü kayse tutmayan, kapanmaz bir yarayım.
Mercidabık Çaldıran, devşirdim kaç zaferi.
Yâdımda Malazgirt’e, Alparslan’ın seferi.
Anadolu kapısı, açıldı Türk’e bende.
Kılıç izleri vardır, kalbimi saran tende.
Ben sıcağım, ateşim, mazimden gelir nârım
Bir fetihten kalkarım, bir fetihe konarım.
Adımı bilir benim, cümle meçhul makberler.
Gönlümde yankı bulur, hep Allahu Ekber’ler
Dökülen o mısralar, hep eylüle dairler.
En çok bende yaşardı, bende ölür şairler
Söyleyin sultanlara, hep aşka kurun beni.
Belgrad’a Mohaç’a, Kıbrıs’a sorun beni.
Adım ağustos benim, bir vatan ağrısıyım.
Sakarya’da su sesi, kurtuluş çağrısıyım.
Hürriyet sofrasında, aşa atılan tuzum.
Can parçam Kocatepe, miracımdır otuzum
Hazana merdivenim, ben basamak basamak
Bende bir başka olur, serin suya susamak
Soyluyum görülmezem, garibim bilinmezem.
Takvimler yanar belki, ben yine silinmezem.
Dökülen o mısralar, hep eylüle dairler.
En çok bende yaşardı, bende ölür şairler.