BADE SULTAN VE MESTAN
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde köyün birinde Mestan adında bir delikanlı yaşarmış. Metan’ın babası yıllar önce hakkın rahmetine kavuşmuş. Tek hayatta olan annesi Dürüye hanımmış.
Mestan ile anası geçimini köylünün hayvanlarını otlatarak sağlıyorlarmış. Bunların yanında Mestan köyün en yakışıklı delikanlısıymış. Köydeki bir çok kız Metan’a hayranlık duyuyormuş. Mestan bir kuşluk vakti keçileri otlatırken ülke padişahının kızı emrindekilerle o köyden geçiyormuş. Kafile keçilerin otladığı bayıra doğru tırmanmış. Atın üstünden güzel bir kız inip etrafı seyretmeye başlamış. Bunu gören Mestan dayanamamış ve kafileye yaklaşmış:
-Merakımı bağışlayın efendim ama geliş sebebinizi öğrenebilir miyim? Demiş.
Kafile başkanı:
-Buradan saraya doğru gidiyorduk. Sultanımız Bade Hatun buraların güzelliğini yakından görmek istedi. Bizde emri üzerine buraya çıktık demiş.
Mestan kafile başkanından izin isteyerek Bade Sultana yaklaşmış. Böyle bir güzellik ömrü boyunca görmemiş. Bir anda ona tutulmuş. Bade Sultanda da Metan’ı görünce aynı duygulara kapılmış.
Bade Sultan:
-Merhaba delikanlı. Ne kadar güzel bir köyünüz var. Buraya bayıldım. Böyle bir yerde yaşıyor olmanız büyük bir şans demiş.
Mestan:
-Teveccühünüz Sultanım ne zaman isterseniz buralar sizindir demiş.
Bade Sultan:
-Sizi de en kısa zamanda sarayımıza bekleriz demiş ve elindeki mendili yere atmış.
Kafile başkanına gidelim dedikten sonra oradan uzaklaşmışlar.
Metan’ın aklı Bade Sultanda, Bade Sultan’ın aklı da Mestan da kalmış.
Günler günleri aylar ayları kovalamış. Mestan Bade Sultan’ın hasretine dayanamamış ve annesine durumdan bahsetmiş.
Annesi Dürriye Hatun:
-A oğlum Bade Sultanı bize verirler mi hiç? Sen delirdin mi? Demiş.
Mestan:
-Ana sen hele bir iste gerisini bana bırak demiş.
Bunun üzerine Düriye Hatun Sarayın yolunu tutmuş. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş. Sarayın kapılarına dayanmış. Kapıdaki muhafızlara durumu anlatmış. Muhafızlar Dürriye Hatunla alay edip baş muhafızı çağırmışlar. Baş muhafız padişahla görüşüp onu içeriye almışlar.
Dürriye Hatun padişaha:
-Efendimiz, haşmetli padişahımız beni huzurunuza kabul ettiğiniz için Allah sizden razı olsun demiş ve konuya girmiş.
-Benim Mestan adında bir oğlum var. Kendisi kızınız Bade Sultan’ı görmüş ve ona âşık olmuş. Allah’ın emri peygamber efendimizin kavliyle kızınız Bade Sultan’ı oğlum Metan’a istiyorum demiş.
Padişah:
-Kızım bana Metan’dan bahsetmişti demiş.
-Yalnız bir şartım olacak demiş.
Dürriye Hatun.
-Şartınız başım üstüne kıymetli padişahım demiş.
Padişah:
-Benim çok değer verdiğim bir vezirim var. Kendisi karın ağrısından yemez içmez, uyuyamaz oldu. Kısa zamanda ölüp gitmesinden korkuyorum demiş. Onu Lokman hekime götürdüm. O da bana vezirin dermanının sadece Kaz dağında yetişen bayır turpunda olduğunu söyledi. Demiş.
-Dürriye Hatun, Kaz dağlarını biliyorsun çok dik yamaçları vardır. Oraya çıkmak çok zordur. Üstelik bitkiyi de mağarada kocaman yılan koruyor. Onu aşıp bitkiyi bana getirirse kızım Bade sultan sizin gelininizdir. Demiş.
Bunun üzerine Dürriye Hatun düşünceli ve umutsuz bir şekilde saraydan ayrılmış.
Oğlu Mestan’a bütün konuşulanları ve padişahın şartını anlatmış.
Mestan:
-Aşkım için hemen yola çıkıyorum anacığım. Sen beni merak etme demiş ve oradan ayrılmış.
Padişah’ın huzuruna çıkıp şartı kabul ettiğini belirtmiş.
Bütün hazırlıkları tamamladıktan sonra Kaz dağının yolunu tutmuş.
Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş. Önüne çıkan yüzlerce zorluğu aşmış ve kendini mağaranın kapısında bulmuş. Mağaraya girmeden önce de mağaranın kapısının önüne yılan kapanı kurmuş.
Eline kocaman bir meşale almış. Mağaradan içeriye yavaşça süzülmüş. Önce anlam veremediği bir takım sesler duymuş. Biraz ürkerek kafasını mağaranın tavanına döndürmüş. Bir de ne görsün ışıl ışıl yüzlerce göz Mestan’a bakmıyor mu? Önce korkmuş sonra meşaleyi savurmuş. Bunun üzerine yarasalar mağaranın kapısından çıkıp kaçmışlar.
Bu gürültüleri duyan boa yılanı harekete geçmiş. Yılanı gören Mestan mağaranın kapısına doğru koşmuş. Yılan onu takip etmiş. Yılan tam mağaradan çıkacakmış ki Metan’ın kurduğu kapana kısılmış. Önce debelenmiş. Debelendikçe de yaralarından kan akmaya başlamış. Ardından Yılanın gözünden yaşlar akmaya başlamış. Belli ki canı çok yanıyormuş. Bu durumu gören Mestan yılana çok üzülmüş. Hızlıca mağaraya girip bayır turpunu almış.
Yılanın yanına gelmiş. Hemen onu kapandan kurtarmış. Yaralarını sarmış. Sonra da başından geçenleri bir bir anlatmış. Yılan bu duruma çok üzülmüş ve Masat’a hak vermiş. Ardından vedalaşıp ayrılmışlar.
Mestan şifalı turpu almanın sevinciyle bir çırpıda Kaz dağından inip saraya ulaşmış.
Emaneti Padişaha teslim etmiş.
Padişah:
-Oğlum Mestan, Hiç kimse o boa yılanını geçip te bu şifalı turpu alamadı. Belli ki sen kızımı canından çok seviyorsun. Benim damadım olmaya layık bir delikanlısın. Kızım Bade Sultanı sana verdim gitti Allah ikinizi de mesut bahtiyar kılsın inşallah demiş.
Ardından turpu kaynattırıp vezire içirtmiş. Vezir birkaç saat içinde iyileşmiş ve Metan’a minnettarlığını dile getirmiş.
Mestan Padişah’ın eteğini öpmüş, teşekkür etmiş ve huzurundan ayrılmış.
Koşa koşa Bade Sultanın yanına gitmiş. Başından geçenleri ona da anlatmış. Bade Sultan babasının bu evliliği onaylamasına çok sevinmiş.
Kısa zaman sonra düğün hazırlıkları başlamış. Ardından kırk gün kırk gece düğün yapılmış.
Bade Sultan ve Mestan çok mutlu olmuşlar.
Aradan aylar, yıllar geçmiş. Biri kız biri erkek iki evlatları olmuş.
Gel zaman git zaman Mestan bizim boa yılanını merak eder olmuş. Durumu Bade Sultana ve çocuklara anlatmış. Onların izniyle Kaz dağının yolunu tutmuş.
Bir çırpıda mağaraya varmış. Yılana seslenmiş. Metan’ın sesini tanıyan yılan büyük bir gürültüyle mağaradan çıkmış. Metan’ı görmenin sevinci gözlerinden okunuyormuş.
Yılan:
-Yıllarca geleceğinden emin bir şekilde yolunu gözleyerek yaşadım. Anlat bakalım Bade Sultan’a kavuşabildin mi? Demiş.
Mestan başından geçenleri yılana tek tek anlatmış.
Yılan:
-Benim de sana anlatacaklarım var demiş ve başlamış anlatmaya.
-Sen gittikten sonra içim daraldı. Mağaradan çıkıp etrafı dolaşmaya başladım. Az gittim uz gittim dere tepe düz gittim. Bir de ne göreyim! Aynı benim gibi bir yılan Çalılıkların arkasından bana bakmaz mı? Önce çok şaşırdım sonra güzelliği karşısında büyülendim. Sonra yavaşça yanına sokuldum. Anlaşılan o da bana karşı boş değildi. Ona mağaramıza gitme teklifinde bulundum. O da hiç düşünmeden kabul etti. İşte o günden beri onunla birlikteyiz demiş. Sonra da eklemiş bu aşkın meyvesi olarak ta iki tana de yavrumuz oldu. Seni onlarla tanıştıracağım demiş.
Bayan yılan ve yavruları gelip Mestan ile tanışmışlar. Mestan onları gördüğüne çok sevinmiş. Yılana:
-Sevgili arkadaşım şimdi sarayıma dönmem gerekiyor ama en kısa zamanda eşimi ve çocuklarımı da alıp buraya getireceğim demiş ve oradan ayrılmış.
Eşine ve çocuklarına yılan ailesinin durumunu anlatmış. Onlarda yılanların iyi olmasına çok sevinmişler.
Bundan sonraki hayatlarını mutlu mesut bir şekilde ara ara da olsa yılan ailesini ziyarette bulunarak geçirmişler.