Ben bir ayrık otuyum, duruyorum gamsızların bağında.
Gölgesinde yalnızlığın, hem de en hasından,
Ala geyikler gelirlerdi arada, ısırırlardı etimi, kökleyip tel örgülerimin arasından,
Götürürlerdi kırlara, bayırlara.
Ama onları da vurdular.
Solucanım, sürünüyorum tapulu arsalarında ellerin.
Yersizim, bir o kadar da yurtsuz ve her yer zindan.
Çekip bembeyaz güvercinler, çıkartırlardı kapkara toprağımın altından.
Derdim ki yaşıyorum en azından.
Ama onları da vurdular.
Hiç bir şey yapamadım.
Ben kanadı kırık bir kuşum yollarında kentlerin,
Başımda kargalar bekler, akbabalar bekler.
Tam kaybedecekken umudumu, sürünürken yerlerde, yanağımda içten bir serinlik.
Usul usul yalarken yüzümü kadifeden köpekler, dururdum karşısında türlü türlü derdin.
Mutlu olduğumu hissederdim.
Ama onları da vurdular.
Bir çocuğum ben çöplüğünde bu şehrin.
Unutuldum sağların-salimlerin arından.
Çiçekli kadınlar geldiler, topladılar beni bir akşam pazarından.
Ceplerimi elma ile, erik ile doldurdular.
Vurdular onları da ve çocukluğumu vurdular.
Çok ağırıma gidiyor.
Sesler duyuyorum bazen ve konuyorlar omzuma.
Düşler görüyorum, iç içe geçmiş düşler.
Meğer yokmuş vurulan, öldü dediklerim aslında ölmemişler.
Anladım ki masalmış şu hayat dediğin, geçip gidermiş bir solukta.
Kendine dönermiş gözlerim,
Şimdi anladım.
Bekir Dalkıç
Yazıyı nasıl buldunuz?
Oy için yıldıza tıkla!
Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı
Oyu yok
We are sorry that this post was not useful for you!
Let us improve this post!
Tell us how we can improve this post?