ARKADAŞ
Ilık bir yaz akşamı ılgın ılgın esen seher yeli tüm nemi aldı götürdü.
Havadaki bu kuruluk içimi ürpertti. Kalbim bir çarpıp bir tekledi. Bir şeylerin habercisiydi sanki.
İşte, oldu olan. Acı haberi muhasebecim Tahsin getirdi. Soluk soluğa girdiği kapıdan tüm olanları anlatıvermişti.
Haber ortağım Hasanla ilgiliydi. Namussuz hırsız bir gecede tüm kasayı soyup soğana çevirmiş, yetmemiş yurt dışına mesken tutmuştu. Tut tutabilirsen hırsız Hasanı.
Hasan adını duya duya elim ayağım seğirmeye dilim şişmeye başlamıştı. Sonrasını hatırlamıyorum.
Gözlerimi Numune Hastanesinin koridorunda ameliyata giderken açtım. Yanımda yürüyen hasta bakıcıya, ne oldu nereye götürüyorsunuz beni? Diye sordum.
Hastabakıcı:
-Yakınların anlatır sana. Şimdi sakin ol. Ameliyathaneye gidiyoruz. Sizi hazırlamalıyım. Dedi.
O an aklıma Hasan geldi. Tekrar seğirmeye başladım.
Bu kez gözümü odada açtım. Açtım açmasına ya. Ayaklarımı hissetmiyordum. Eşim Ayşe yanı başımda tesbih çekip dualar ediyordu.
Ameliyatı yapan doktor odaya girdi. Yaptığı tedaviyi ince ayrıntısına varanaca anlattı. Ardından fizik tedavi görmemi, benim de gayretlerimle yürüyebileceğimi ekleyip çıktı.
İçimde yaşamaya dair en ufak bir emare yoktu. Ayşe’nin buğulu gözlerine ilişti gözlerim. Ayşe gözlerini kaçırıp başını eğdi. Dudakları mırıl mırıl duadaydı.
Doktora göre tedavim tamamlanmış, çıkışım yapılabilirmiş. Bana kalsa aylarca, yıllarca burada kalırdım. Kalırdım da köyüme bir daha dönmezdim. Nasıl bakardım onların yüzüne. En yakın arkadaşından yemiş kazığı diye arkamdan konuşmazlar mıydı? En çok ağrına giden burasıydı işte.
O sabah hastane kapısından tekerlekli sandalyeyle çıktım. Kendi kendime, hah bir bu eksikti. Dağ gibi adamı Hasan olacak pezevenk yıktı demezler miydi? Gözleri buğulanmıştı Nedimin.
Başa gelen çekilecekti.
O gece bir rüya gördüm. O rüya hayata tekrar tutunmamı sağladı. Rüyadan sonra içim içime sığmıyor, o hırsızı hangi delikte olursa olsun bulup çıkartacaktım.’’ Hele önce bir yürüyeyim.’’
O gecenin sabahı rüyamı karıma anlattım. Bir an önce fizik tedaviye başlayıp yürüyecektim.
Günler geceler boyu hırsla inatla çalıştım. Doktorun tüm dediklerini harfiyen yerine getirdim.
Bir gece yine aynı rüyayı gördüm.
Hasan yamuk ağzını iyice yamultarak:
-Sen duurrr daha neler yapacağım sana diyordu.
Kulağında Hasanın uğursuz sesiyle fırladı yataktan. Yatağın etrafında hınçla dolaştı. Ayşe ellerini çırpıp sevinç içinde ‘’yürüyorsun, yürüyorsun’’ diye bağırıyordu.
Evet, o gece başladı ikinci yaşamım. Mutluydum. Yeni doğdum adeta.
Şimdi tüm kaybettiklerimi kazanma zamanıydı.
Alamancının birinden yüklü bir para aldım. Bu parayla fabrikayı adam ettim. Kısa sürede borcumu ödedim. Hacizdeki mallarımı birer birer geri aldım.
Artık refaha çıkmıştım. Şimdi iş Hasanı bulup intikam almaktaydı.
Hasanın İtalya’da yaşadığını öğrendim. Amacım oraya gidip onun izini sürmek, sonra da hükümete teslim etmekti.
Yüce rabbim yüzüme baktı. O gecenin sabahına Hasan tutuklanmış. Ülkeye iadesi yapılıyordu.
Hasanın tutuklanışı haber kanallarının başını çekiyordu. Hangi kanalı açsam Hasan çıkıyordu karşıma.
Meğer herifçioğlu sade beni değil tüm ülkeyi dolandırmış. O sebepten aranıyormuş yıllardır.
Hasan’ı elleri kelepçeli, pejmürde, derbeder hali içime su serpti. Rahatladım.
Eh işte kimsenin yaptığı yanına kar kalmıyordu. Hasan yıllardır hapishanenin buz gibi duvarlarına bakıp:
-Ben bittim ,bittim ben. Diyerek döner dururmuş.