• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Öykü

Arap Sabunu / Mustafa Ünver

Keten by Keten
20 Aralık 2024
in Öykü
0
Arap Sabunu / Mustafa Ünver
0
SHARES
32
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter


Yine yoğun bir iş günü bitmiş, kendini taşıyamayacak kadar bitkin ayaklarla otobüs durağında bekliyordu Hasan. Sararmış yaprakların rüzgârın da etkisiyle ağaçlardan sağa sola uçuşarak düşmesi, şehirde buruk ve hüzünlü bir sonbahar şarkısının terennüm edilmesine neden oluyordu. Hasan bir an önce evine dönmenin özlemini duyuyordu. Sıcak bir çorba içip gül yüzlü eşinin ferahlatıcı sohbetiyle ancak kendine gelebilirdi çünkü. Gün onu iyice bunaltmış, yormuş, gerçekten tüketmişti. İşyerindeki şef iş dağılımı ve ücretlendirme konusunda açıkça haksızlık yapıyordu. Bu haksızlık sadece bugün olmuş da değildi sonra. Bir şeyi bir defa yapan her zaman yapabiliyordu işte. Canla başla, özverili ve işinin hakkını vererek kurumuna faydalı olma gayretinde olan Hasan’a her zamanki gibi yine sadece yoğun iş yükü düşmüş; hafta sonu gerçekleşecek olan havadan sudan mini tatili, kaymaklı mesai ücretiyle katmerleyen görevlendirme şefe yağcılık yapmaktan başka bir vasfı olmayan, üstelik toplantı konusuyla uzaktan yakından ilgi ve alakası olmayan Uygun’a verilmesi ister istemez canını sıkmıştı. İçi dardı ve bu sıkıntı onu günün rutin yorgunluğundan daha çok bitiriyordu. “Külfet nimete, nimet külfete göredir, ilkesi hani nerede? Beden yorgunluğu geçer, ama gönüldeki yorgunluk ne olacak? Geçmiyor işte,” diye kendi kendine içlenip söyleniyordu.

Yüzüne düşen çiseli yağmur damlaları hoşuna gitmiş, içine birden ferahlık gelmişti. Durağın sundurmasına girmeye çalışan insanların aksine Hasan iyice dışarı çıkmaya çalışıyordu. Bu haksızlıklara sadece içinde isyan etmiyordu. Şefin yüzüne karşı bu haksızlığı açıkça ifade ederek tepki göstermesi başlangıçta Hasan’ı bir miktar rahatlatmıştı. Bu kez de şefin pişkin haksızlık kılıfı canının daha da sıkılmasına neden olmuştu. İnsan yeri gelince ne kadar kaba, vahşi ve görgüsüz olabiliyordu işte. Neymiş efendim bu görevlendirme tamamen kendi tercihi ve görev yetkisi içindeymiş ve dışarıdan haksız ve adaletsiz görünebilse bile kurumun sağlıklı işlemesi için yetkisini böyle kullanması gerekiyormuş. Böyle yapılmazsa makam zedelenir, kurum zarar görürmüş. Özrü kabahatinden büyük denir ya, şefinki de o misal. Sanki genel müdüre yağcılık etmek için yeğenini allayıp pulladığını kimse bilmiyordu. Sonra şefin Hasan’dan hoşlanmadığını; onun dürüst, çalışkan, kimseye yağcılık etmeyen, sadece kendi işinde ve gücünde biri olmasından dolayı hiç hazzetmediğini sanki kimse bilmiyordu.

Anlayacağınız kümesi bekçi kıyafeti giymiş tilkiler bekliyordu. Hani şair diyor ya: “Günümüzde insan olmanın / Çok ağır bedeli var / Ya parçası olacaksın alçaklığın / Ya seni parçalarlar,” o hesap. Karanlık ancak karanlıktan hoşlanıyordu; aydınlıktan ise nefret ediyordu işte. Haksızlık ve adaletsizlik de en kara zulümdü, zulmetti, haramdı ve zifiri karanlıktı. Hatta sadece günah işlemek, haksızlık etmek, adaletsizlik yapmak değil; başkasının yaptığı yanlışa rıza gösterip desteklemek de aynı şekilde günah ve haramdı. Hele de adalet ve hak hiç ama hiçbir şart ve durumda örselenemeyecek kadar büyük kavramlar ve değerlerdir. “Bırakın adalet yerini bulsun, isterse de kıyamet kopsun,” sözünün ağırlığının hele de iddiası olan bu türden insanlarda gram çekmemesine öyle üzülüyor, öyle öfkeleniyordu ki. Sadece kuru ezan, vatan, bayrak mottosuyla verilen kitlesel coşkuya zaman zaman sosyal medyada eşlik edip tempo tutmak ve haftada bir Google havuzundan seçtiği ayet veya hadisi paylaşmak ne kadar kolay ne kadar sığ bir dindarlıktı. Ne ki bunlar her şey için yeter görünüyordu kimi zihniyet insanına. Muhammed Peygamber’in “ben de adil olmayacaksam ya kim adaletli olacak?” diye haykırışı ve serzenişi özellikle de iddialı insanlarda neden ama neden bir türlü karşılık bulmuyordu. Bu nübüvvet haykırışına herkesten önce onların “biz de adil olmazsak, ya kim adil olacak?” diye icabet etmesi, durumlarını düzeltmesi, hak yemeyi bırakması gerekmez miydi? Hem sonra adaletsizlik ve haksızlık yapmanın bir gerekçesi, bir izahı olabilir miydi? Böyle bir fasit mantığa hakka körlük yaşamış olanlardan başkası sığınabilir miydi? Her şeye bir izah, bir kılıf elbette bulunabilirdi belki ama hakka ve adalete karşı asla bulunmamalıydı, bulunamazdı. Çünkü hak ve adaletten daha yukarı hiçbir değer yoktu ki şu alemde. Haksızlığı ve adaletsizliği mazur gösterecek, caiz kılacak hiçbir gerekçe de olamazdı bu yüzden. Kama-manas haksızlık ve adaletsizlik yapma konusunda ne türden kuşkular, sanılar ve sanrılar oluşturursa oluştursun vehim asla itibar edilemez, dikkate alınamazdı. Hatta ne türden bir zorunluluk olsa bile herhangi bir zaruret bir başkasının hakkını ortadan kaldıramazdı.

Hasan zihin dünyasında bu düşünce ve duygularla cebelleşirken inmesi gerektiği durağa bir hayli yaklaştığını bile fark etmemişti. Bu yaman çelişkilere karşı iç dünyasında patlayan volkan öyle kolay dinecek gibi değildi. Başını alıp dağlara vurmak, hayatının geri kalanında hiçbir insan yüzü görmeden Robenson Crusoe misali yaşama hülyası benliğini kaplamıştı ki bu kez de otobüsün camından kaldırımdaki dev reklam panosunda pişkin pişkin sırıtan insan silueti dikkatini çekti. Popüler ulusal televizyon dizilerinden tanıdığı ünlü komedyenin otuz iki dişini birden sergileyerek ve iki elinde tutarak gösterdiği yeni formüllü Arap sabununun altında kocaman harflerle yazılmış “Bir sor, haydi bir sor bakalım; ben bunu niye yaptım?” cümlesine acı acı gülümsedi. “Hey güzel Allah’ım Sen bana ve aklıma mukayyet ol ne olur!” mırıltısını terennüm etmesiyle durağında inmesi bir oldu.

Mustafa Ünver

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Tags: #Adalet#Toplumsal yozlaşma #İçsel huzursuzlukçalışkanlıkdepresyonHuzuriş hayatımobbingMustafa Ünverödüllendirme ve cezada adaletoykustres
Previous Post

Hayatın Güzelliği Yarım Kalmak / Zeliha Korkmaz

Next Post

Yuvaya Dönen Kuş / Canan Tümen

Keten

Keten

Mustafa Ünver İlâhiyat Fakültesi okudu. “Kur’an’ı Anlamada Siyâkın Rolü” başlıklı çalışmasıyla yüksek lisans; “Tefsir Usûlünde Mekkî-Medenî İlmi” adlı teziyle doktorasını tamamladı. Alanıyla ilgili araştırmalar yapmak üzere MEB. bursuyla bir yıl Mısır’ın başkenti Kahire’de bulundu. Tefsir alanında profesör oldu. 8 tanesi basılı kitap olmak üzere 100 civarında akademik makalesi bulunan Ünver, Kırgızistan’ın Oş şehrindeki Devlet Üniversitesi Teologiya Fakültesinde misafir öğretim üyesi ve Türk tarafı dekanı olarak görev yaptı. Hollanda’da Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve Hollanda Diyanet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı. Arama-Kurtarma, İnsani Yardım ve Ekoloji oluşumu olan GEA ve aynı zamanda AFAD gönüllüsü de olan Ünver son yıllarda tefsir çalışmalarını öykü ve roman tarzına yöneltti. Fadime Uslu’nun öykü yazarlığı atölyesine katıldı. Öyküleri ve şiir denemeleri Kibele Kültür Sanat, Litera Edebiyat, Edebiyat Haber, karnavaldergi.com, İshak Edebiyat, hikayelerimizden.com, Novelius Edebiyat, antoloji.com ve secmehikayeler.com gibi edebiyat mecralarında yayımlanmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olan Ünver, Arapça, İngilizce, Rusça ve Kırgız Türkçesi bilmekte ve çalışmalarını Ankara’da sürdürmektedir. Yayımlanmış Kitapları: Tefsirde Öteki -Celaleyn’de İsrailiyat- (2.Baskı, 2017), Hurufîlik ve Kur’an -Nesimî Örneği- (2003), Tefsir Usûlünde Mekkî-Medenî İlmi (2001), Kur’an’ı Anlamada Siyâkın Rolü (1996), Kur’an’dan Mesajlar (2000), Tefsir Tarihi ve Usulü, (editör Bahattin Dartma, 2010), Sorular ve Cevaplarla Avrupa’da İslâmi Hayat (M. Malkoç, V. Yalçın, M. Yılmaz’la birlikte, 2014), İslâm ve Aydınlık Mesajı (2017), Lügavî Kur’an Okumaları (Muhammed Şehrûr’dan çeviri, 2001).

Next Post
Yuvaya Dönen Kuş  / Canan Tümen

Yuvaya Dönen Kuş / Canan Tümen

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • Bölüm 1: Sessiz Adımlar
  • Söylenmeden Bırakılan /  Serhan Pakdemir 
  • İçimizdeki Sessizlik  / Leyla Güven
  • Gitme /   Aysel  Ürkmez  Artıktay
  • Bal Gibi / Ersin Sarak

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.