İsimlerini telaffuz etmekten zorlandığım için mi, bilinmez ama kitapçılarda kitap aradığımda nedense uzak Asya ülkeleri olan Çin, Japon ya da Koreli yazar isimlerini hep teğet geçerim. Ne kadar gereksiz bir takıntı gerçekten. Byung-Chul Han’ı keşfettikten sonra bu takıntının gereksizliğini bir kez daha anladım. Bu nedenle Byung-Chul Han’a bir özür borcum var.
Özellikle kültür eleştirileri üzerine yoğun çalışmaları olan Byung-Chul Han Alman vatandaşı Güney Koreli bir yazar. Han’ın eserlerini okurken özellikle kültür ve toplum disiplini üzerinde uzmanlaşmasının nedeninin Uzak Doğu’nun ‘’etik’’ ve Alman toplumunun ‘’disiplin toplum’’ olduğunu düşünmeden edemedim. Kültür ve disiplin toplum nosyonlarının birbiriyle olan anlam ilişkileri göz önüne alındığında bu bana gayet normal geliyor. Bu başlı başına bir yazının konusu, şimdilik bunu geçelim.
Han’ın Metis yayınlarından çıkan çevirisinin girişinde ‘’Palyatif’’ sıfatının kısa bir etimolojik tanımı verilmiş;’’Palyatif’’ sıfatının kökeninde Latince ‘’manto’’ anlamına gelen ‘’paltoyla örtmek’’anlamına gelen palliare sözcükleri vardır. Tıpta temeldeki hastalığın tedavisinin mümkün olmadığı durumlarda hastanın şikâyetlerini, esas olarak da acıların gidermeye yönelik tedaviyi tanımlamak için kullanılır. Bu tanım esas alınarak Han, acı üzerine kapsamlı bir toplumsal tahlil yapar. Tıp disiplininde kullanılan bir sıfatın toplum biliminde bir metafor olarak kullanılmasının en ustaca bir örneği.
Genel bir tespit yapılacaksa aslında, Byung-Chul Han’ın Palyatif Toplum’u: Günümüzde Acı başlıklı eseri, modern toplumun acıya karşı gösterdiği yapısal duyarsızlığın felsefi bir sorgulamasını yapar. Han’a göre, günümüz toplumu acıyı bastıran, görünmez kılan ve hatta patolojikleştiren bir yapıya evrilmiştir.Eserde toplam on bir makale var.Han,Algofobi-Acının Korkusu,Mutluluk Zorlaması,Hayatta Kalma,Acının Anlamsızlığı,Acının Kurnazlığı,Hakikat Olarak Acı,Acının Poetiği,Acının Diyalektiği,Acının Ontolojisi,Acının Etiği ve Son İnsan başlıklı makalelerinde birbiriyle ilişkili analizleriyle ‘’Acının Ontolojisi’’ni oldukça kapsamlı bir perspektiftle ortaya koyar.Bu nedenle yazının başlığını ‘’Acının Ontolojisi ve Palyatif Toplum’’ olarak uygun gördüm.
Han’ın Fukuyama’nın ‘’Son İnsan’’ adlı makalesine atıfla ‘’hayatta kalma toplumu’’ olarak adlandırdığı Palyatif toplum tanımı bizce teorisinin gövdesini oluşturuyor. Zaten Han da eserini Fukuyama’nın ‘’Son İnsan’’ başlıklı makalesiyle son noktayı koyar.
Palyatif Toplum eserinin modern toplum eleştirisi olduğunun altını tekrar çizmekte fayda var. Han,eserin ilk makalesi olan ‘’Algofobi-Acının Korkusu’’ başlıklı yazısına şöyle bir giriş yapar;Bana acıyla ilişkini söyle,sana kim olduğunu söyleyeyim! Han bu sözü Ernst Jünger’den alıntı yapar ve devam eder; Acıya karşı tavrımız nasıl bir toplumda yaşadığımızı ortaya koyar. Acılar şifrelerdir. Han, burada şu sonuca varıyor: Toplumu anlamanın anahtarı, acı deneyimlerinin yorumlanmasında gizlidir. Bu nedenle her kapsamlı toplum eleştirisi, acının hermeneutiğini (yorum bilimi) sunmakla yükümlüdür. Acı yalnızca biyolojik bir olgu olarak değil, aynı zamanda simgesel, kültürel ve tarihsel boyutlarıyla da ele alınmalıdır. Eğer acıyı yalnızca tıbbi bir olguya indirger ve salt tıbba teslim edersek, onun taşıdığı anlam ve imlenme niteliklerini göz ardı etmiş oluruz. Bu bağlamda, acının yorumlanması, toplumsal yapının anlaşılmasında vazgeçilmez bir araç hâline gelir.
Han’ın ‘’hayatta kalma toplumu’’ olarak imlediği Palyatif topluma yönelik şu açılımı sorunu anlamamız açısından önemlidir; Günümüzde her yerde algofobi, genel bir acı korkusu hâkim. Acı toleransı da hızla düşmekte. Algofobi sürekli-anesteziye yol açtı. Acı yaratarak her durumdan kaçınılıyor. Aşk acılarına bile şüpheyle bakılmaya başlamıştır hakikaten. Aşk acısız olur mu? Algofobi toplumsal alana da uzanır. Acı verici tartışmalara yol açabilecek çatışma ve fikir ayrıntılarına ve çatışmalarına giderek daha az yer verilmektedir. Algofobi siyasete de yansır. Uyum ve uyuşma baskısı artar. Siyaset palyatif bir alana gelişerek her türlü canlılığını yitirir. Alternatsizlik siyasi bir ağrı kesicidir. Muğlak orta yol palyatif bir etki yaratır.
Modernitenin bireyin yabancılaşması ve mekanik bir işleve dönüştürmesi eleştirisi esas alındığında Han’ın Palyatif toplumu ‘’beğendim’’ toplumu olarak nitelendirmesi, üzerinde durulması gereken bir ayrıntıdır; Palyatif toplum aynı zamanda bir beğendim toplumudur da, bir beğeni çığlığına kapılmıştır. Her şey beğeni kazanan kadar düzleştirilir. Like günümüzün imi hatta ağrı kesicisidir. Sadece sosyal medya değil, kültürün bütün alanlarına hâkimdir. Sadece sanat değil, bizzat hayat instagramlanabilir olmak durumdadır. Yani acı verilecek kesin kenarlar, uçlar, çatışmalar, çelişkiler giderilmiş olmalıdır. Acının arındırıcı olduğu unutulur. Acı, katartik bir etki gösterir. Beğeni kültürü katarsiz imkânından yoksundur. Bu da insanların beğeni kültürünün yüzeyi altında biriken olumluluk cürufunda bulunmasına yol açar.(Palyatif Toplum Han.Metis Y.S.15)
Palyatif Toplum’da Han’ın “Acının Poetiği” başlığı altında belirttiği “Acı günümüzde estetik hayal gücünden tamamen kopmuştur” ifadesiyle toplumun düşünme yetisinin uyuşturulduğuna dikkat çekmektedir.Ona göre günümüz toplumda insanlar artık acıya maruz kalmak istemiyor .(Palyatif Toplum Han.Metis Y.S.47.48).Günümüz toplumunda insanlar acı verebilecek yoğun duygulardan kaçınır ve her şey palyatif bir rahatlık alanında gerçekleşir.(Palyatif Toplum Han.Metis Y.S.42). Palyatif toplumda acının sosyokültürel nedenlerinin gözden kaçırıldığına dikkat çeken Chul Han, günümüz toplumunun anlamdan yoksun kalmasını, acıların katlanılmaz nedeni olarak görmektedir.
Acı’nın anlamsızlaştırılması, şeyleştirilmesi neoliberal rejimin son tahlilde başardığı bir olgusallıktır. Han’a göre neoliberal mutluluk dizpozifitizi bizi ruhsal iç-gözleme zorlayarak mevcut iktidar ilişkileriyle ilgilenmekten alıkoyar.Acı tıp’a havale edilir. Acıya mutlaka müdahale etme isteği de acının toplumsal dolayımlı olduğunu unutturur. Acı hem bedensel hem de ruhsal alanda iz bırakan sosyoekonomik çarpıklıkları yansıtır. Aşırı miktarlarda yazılan ağır kesiciler acıya yol açan toplumsal koşulların üzerini örter. Sadece ve sadece tıp ve eczacılık alanlarına aktarılması, acının bir dil ve sonra bir eleştiri haline gelmesini engeller. Acının elinden nesnelliği, dahası toplumsallık niteliklerini alır. Paliyatik toplum, ilaçlar ya da medya yoluyla oluşan duyarsızlık sayesinde eleştiriye karşı bağışıklık kazanır. Sosyal medya ve bilgisayar oyunları da anestezikler gibi etki gösterir. Toplumsal sürekli anestezi bilgi ve düşünmeyi engeller. Hakikatı baskılar. Adorno Negatif Diyalekte şöyle yazar:Izdırap ses verme ihtiyacı bütün hakikatlerin ön koşuludur. Çünkü ızdırap, öznenin omuzlarına binen nesnelliktir. Öznenin en öznel unsuru olarak deneyimlediği ifadesi nesnellik üzerinden dolayımlanmıştır. .(Palyatif Toplum Han.Metis Y.S.23).Oysa acı yalnızca bastırılması gereken bir rahatsızlık değil, aynı zamanda arındırıcı (katartik) bir kuvvettir. Nietzsche’nin, Freud’un ve tragedya geleneğinin bize hatırlattığı gibi, acı anlam üretir, dönüşüm sağlar.Palyatif toplumda ise,acı deneyiminin temel özelliklerinden biri acının anlamsız olarak algılanmasıdır. Acı karşısında bize dayanak sunacak ve yön verecek anlam bağlantıları mevcut değildir artık. Acı çekme sanatının hepten yitirilmiş durumdayız. Acının tümüyle tıp ve edecek alanlarına ait kalınması, acıyla kültürel olarak başa çıkma programını bozar. Acı artık ilaçlarla mücadele gerektiren anlamsız bir kötülüktür. Salt bedensel bir azap olarak sembolik düzeninden çıkar. (Palyatif Toplum Han.Metis Y.S.31)
Byung-Chul Han’ın Palyatif Toplum kavramı üzerinden Acı’ya dair teorisini Heidegger’in ontolojik felsefiyle kuvvetlendirmesi bize göre belki de bu çalışmanın en önemli yönüdür.
Heidegger acı soruna varlık üzerinde yaklaşmak ister. Ancak varlıktır acının özüne,sırrına ulaşmamızı sağlayacak olan. Hatta şöyle bile diyebilirdi.Varlık acıdır. Bu insanın varoluşunun özellikle acılı olduğu anlamına gelmez. Kafasındaki daha ziyade acının ontolojisidir. Varlık üzerinden acının özüne ulaşmak ister. Dünya üzerinde tarifsiz acılar sürünerek ya da hızla yayılır. Acı seli kabarmaya devam eder. Ama acının özü saklanır. Her yerde sayısız ve ölçüsüz acılar bize sıkıntı verir. Ama biz o acı duymayız. Acının özüne devrolunmamışızdır. (Palyatif Toplum Han.Metis Y.S.54)