Sinema deyince benim aklıma ‘SİNEMA’ gelir.
Sıradan bir seyirci olarak, sinemanın filmin konusuyla ancak en son sırada ilgili olduğunu düşünüyorum. Sinema deyince ilk aklıma gelen öncelikle sinematografisi, görselliği, filmin nasıl yönetildiği, seçme sahneleri, akılda kalan kareleri, oyunculuğudur. En sonunda da “Neydi?” diye sorduklarında önce bir durup düşündüğüm şey konusu.
En erken yaşta etkilendiğim “Şahane” kategorisine ilk koyduğum film Dr. Jivago idi. Dokuz yaşımda iken izlediğim bu David Lean filminde uçsuz bucaksızlık görüntülerindeki harikalık beni eşsiz bir varoluşa taşımıştı. Bir de şahane oyunculuk (Ömer Şerif) ve şahane müzik ve onlarca unutulmaz kare ile birleşince sinemadan çıktığımda ayaklarım yere basmıyordu. Tam o aşamada bana konu neydi diye sorsalardı, bir an boş boş bakabilirdim. Hele ki dokuz yaşında bir çocuk için toparlanması hayli zor olabilecek bir konu ise. Onu yıllar sonra anlamıştım zaten. Aslında “Rusya’da Bolşevik (çoğunluk) ihtilali sırasında yaşanan bir yasak aşkın filmi” düzeyine indirirsek çok yazık etmiş olurduk. Altı Oscarı , Beş altın Küreyi, birkaç başka organizasyondan alınmış ödülleri de çöpe atmış olurduk. Dr. Jivago tam bir “SİNEMA” idi ve konusu gerçekten en son ilgilendiren şey olmalıydı. Sonraki yıllarda hatırlayamadığım kadar izledim hep aynı tat ile. Bir ara kitabını da okudum. Ama hep o dokuz yaşımda ilk gördüğüm o sinema harikası haliyle kaldı hafızamda.
Mesela ondan bir- iki sene sonra izlediğimiz Love Story ‘de bir iki görsellik dışında etkilendiğim bir şey pek olmadı, bir kere izlemek de yetti, arttı. Sonraki yıllarda hiç elim gitmedi.
Sadece ve sadece konusuyla hafızalara kazınabilecek filmler de var elbette. ‘Çizgili Pijamalı Çocuk’ ilk aklıma gelen. O filmde görsellik aramamalı. Elbette kostüm, oyunculuk, hele ki iki minik oyuncunun şahane oyunları bir yana. Ancak, ilk etapta KONUSU ile hatırladığım ender filmlerin başında geliyor sanırım. Konusu (ve elbette o konunun işlenişi ve kurgusu) ile bir baş yapıt.
Çizgili Pijamalı Çocuk, 2008, Mark Herman |
“Sinema” olan filmlerden aklıma gelen, ‘Arizona Dream’ mesela. Konusunu hatırlayan var mı? Ama Emir Kusturica’nın sonsuz hayal âlemiyle yarattığı filmin görselleri hala beni benden alır, Goran Bregović’in olağanüstü müziğiyle birlikte.
Arizona Dream 1993, Emir Kusturica |