Kadın Hakları Olgusuna Çağlar Öncesinden Çağdaş Bakış: Mary Wollstonecraft
İrem Nur Polat
Mary Wollstonecraft, 18.yüzyılda kadın haklarından ve kadınlığın yadsınmış mevcudiyetinden söz etme cesaretini fütursuzca kendinde bulabilmiştir. Bu da dönemi gereğince takdire şayan bir hadisedir. Mary Wollstonecraft’ın kadınlık ve dezavantajları üzerine keskin gerçekleri deklare etmiş olmasının çağı bağlamında ebedi ehemmiyetini vurgulamadan geçemeyeceğim. Kısa ömrüne karşın özellikle kadın okurlara böyle kıymetli bir eser bırakmış olmasının şansını da ayrıca irdelemek gerek. Yazarımız, Frankenstein’in yaratıcısı Mary Shelley’in annesi olma namıyla da bilinmektedir. Mary Shelley adına konuşmak gerekirse, farkındalığı böylesinde zinde olan bir anneye sahip olması onun şansıdır. Wollstonecraft’ın “Kadın Haklarının Gerekçelen-dirilmesi” (A Vindication of the Rights of the Wo-men) isimli eserine gelecek olursak, içi bilinç ve nüktedanlık dolu bu eser cinsiyet eşitsizliği konusunda keskin gidişatın kısmen miladı olarak nitelendirilebilir. Feminizmde adeta çığır açan ve kendinden emin bir şekilde okuyucuya adım atan bir eser olduğu da rahatlıkla söylenebilir. Kadınların, erkeklerle eşit avantajlara sahip olmaları halinde -anne ve eş olmalarının yanı sıra çeşitli meslek dallarında yetkin olabileceklerini savunmaktadır.
Özellikle kadının rolü Victoria Çağı içerisinde “angel in the house” yani “evdeki melek” olarak atfedilmekteydi ama bu çağdan evvel de kadının pozisyonu zaten çok da makbul değildi. Hatta Victoria çağında bazı puritanlar piyanonun ayaklarının, kadın bacaklarını andırdıklarını düşünmüş ve piyanonun bacaklarına kılıf takmışlardı.
Cinsel olarak alelade bir nesnenin kadın vücudunda bazı özdeşlikler uyandırdıkları düşüncesini öne sürmeleri dahi kadınlar açısından alçaltıcı bir durumdur. Kaldı ki Mary Wollstonecraft Victoria çağından evvel kadınların sahip olamadıkları şansa zaten değin-mişti fakat belli ki döneminden sonra eserinin kıymeti pek de bilinmemiş. Kadınların evlerindeki misyonları belliydi ve işleri, kendilerini kocalarına ve çocuklarına adamaktı. Kadınların entelektüel bağlamda herhangi bir donanımsal faaliyette bulunma hakları imtiyaz olarak sayılabiliyordu. Kitabındaki şu cümlelerle bu durumu açıkça berraklaştırmıştır da; “Kadınlar her yerde bu acıklı durumdadır, çünkü cehaletin kibarcası olan masumiyetlerini korumak için hakikat onlardan gizlenir ve zihinsel yetileri olgunlaşmadan yapay bir kişilik geliştirmeye zorlanırlar.
Çocukluklarından itibaren güzelliğin kendilerinin asası olduğu masalıyla yetiştirildiklerinden zihinleri de bedenlerinin gelişimine uygun bir gelişim sergiler ve hapsedilmiş olduğu altından kafese hayranlık duymayı öğrenir. Erkeklerin ilgilerini uyanık tutan zihni açıp çalıştırma işlevi gören çok çeşitli işleri ve uğraşları vardır; kadınlarsa yalnızca tek bir alana sıkıştırıldıklarından, zihinleri mütemadiyen yalnızca kendilerinin en önemsiz yönüyle uğraştığından anlık zaferlerin ötesini nadiren düşünebilirler.” (Mary Wollstonecraft, Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi, 2007, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)
Yazar, çağı açısından faz-lasıyla radikal bir izahla kendi cinsiyetinin zaaflarını ve toplumda değerlendirilme biçimlerini tarafsız bir bakış açısıyla ele almaktan kendisini alamamış belli ki. Günümüzde elbette İngiltere Puritanizmi sosuyla birlikte kadınlara bakış açıları değerlendirilmese de fırsat eşitliğinin sunulmadığı bir alanda iki cinsiyetin de mevcudiyetlerini sürdürdükleri yadsınamamaktadır. Aslında kadınlar için kurtarıcı ve bilinçlendirici acil durum butonu olarak da düşünülebilir bu eser.
Kitabı keyifle okumanız dileğinde bulunarak bu şahane yazarın kitabından şu cümleleri alıntılayarak incelememi sonlandırma niyetindeyim.
“Kız çocuklarda korkuyu hoşgörüyle karşılasak hatta
ona da erkek çocuklarda korkuya gösterdiğimiz tavrı göstersek, kısa süre içinde kadınlara da daha fazla saygı duyabiliriz.
Doğru, bu koşullarda kadınlar artık erkeklerin yollarını süsleyen tatlı çiçekler olmaktan çıkacaktır ama toplumun daha saygın üyeleri olacaklar ve kendi akıllarının ışığında yaşamanın daha önemli görevlerini yerine getirecekleridir.”