‘Bu sene bol palamut olacakmış Eda abla ‘ dedi Binnaz ‘Hele bir yağmur yağsın o zaman daha lezzetli olurmuş balık ‘Elindeki tepsiyi usulca masanın üzerine bıraktı.Balkon penceresinden gelen çocuk çığlıklarının yerini gökgürültüsüne bıraktı kahvemi alıp balkona çıktım.Oldum olası sevmem yağmuru .İçeriden Binnazın sesi sesi geliyor :dediydim abla hava bozucak arkadaki çamaşırlara bakıyım ben ‘.Bazen Binnazın sadece kopan düğmelerimi değil aynı zamanda hayatımdaki sökükleri de diktiğini düşünüyorum..Sanki görünmez bir el beni bu andan bir sonraki ana bağlıyor .Birazdan evden çıkıcam ve Binnaz hergünkü gibi beni kapıdan uğurlarken .’iyi dersler Eda abla aman sıkı giyin hava soğudu gerçi sen üşümezsin ama ‘Ondört yıldır hiç şaşmaz aynı uğurlama.
Yağmur şiddetlendi pencereleri kapatmalıyız diyor annem .Koşarak balkona çıkıyor .Saat akşamüzeri altı civari.Oturduğum yerden annemi görüyorum camdan.Önüme bir tepsi koymuş yemek yiyorum.Televizyonun önünde yemek için ısrar ettim .En sevdiğim çizgi filmi izliyorum.Rüzgarda annemin elindeki çamaşırlar her biryana dağılıyor .Uzun kahverengi saçları var annemin. ve ince zarif elleriyle mandalları da toplamaya çalışıyor bir yandan.Kapı çalıyor ….
Elimdeki boş kahve bardağını masada bıraktım Binnaz a seslendim ‘çıkıyorum ben bir şeye ihtiyacın olursa ararsın ‘Tamam abla ‘ dedi Binnaz .
Arabanın silecekleri yetişmiyor.Yine sinyal vermeden biri sağa saptı .Söylenmeye başlıyorum arabada .Yaşlandıkça arabada küfretmeye de başladım .İyi de geliyor hani.Siyah şemsiyesiyle bir adam kaldırımda yürüyor .
Büyük bir meydandayız .Kafamı kaldırdığımda siyah şemsiyelerle kaplı bir gökyüzü görüyorum.Annem yanımda değil .Korkmuyorum ama hiç ağlamıyorum da .Mavi üniformalı subaylar ellerinde siyah şemsiyeleriyle ayaktalar .Üç pare top atışı artık büyüdüğümü haber veriyor .
Nihayet yağmur azaldı Derse yine son dakikada yetiştim .Neden geç saatlerdeki dersime geç kalıyorum diye geçirdim içimden .Son yirmibeş yıldır yaptığım gibi ingilizce kitaplarımı alıp sınıfa çıkıyorum.
Teneffüste Bernayla birer kahve içtik.Keyfimiz yerinde .Sanki kahve bizi bu dünyadan başka biyere götürüyor .Sanki kahve içince tüm dertler bitecek gibiBernaya geçenlerde tahlil için kan verirken kolumdaki damarları birtürlü bulamayan hemşirenin kilonuzdan dolayı bulamıyorum damarlarınızı deyişini anlatıyorum .Kahkalara boğuluyoruz Aklıma babam geliyor .’zor teşhis etmişler diyor halam, tamamen yanmış .Etrafa saçılan oyuncak bebekleri de enkazı bulan köylüler toplamış.
Okullarda Cuma günü çıkıştaki bayrak töreni pek bir heyecanlı olur.Bir hafta daha bitmiştir .Ve önümüzde kocaman iki gün vardır ki asla hiçbir planıma yetmedi bugüne kadar. sıraya girdik . Dikkat istiklal marşı ‘ Bayrak göndere çekildi
Yağmur hiç hızını kesmiyor gökyüzü o kadar karanlık ki kalabalığın içinden kocaman kıpkırmızı bir Türk bayrağına sarılı tabut çıkıyor önümde yavaşladı üzeründe babamın şapkası var .Annem kendinde değil .Çığlıklarını duyuyorum.Cami avlusunun dışına götürüyorlar beni.Babamın kocaman resmini ve Türk bayrağını vermişler .Dağınık eşyalar içinde sadece onları görüyorum.
Ne olduğunu anlamıyorum apar topar anneannemlere taşındık.Anaokulunda pamuktan yaptığım kardan adam resmimi salonun duvarına asıyorum .Babam gelince görücek .Gökyüzünden bir uçak geçiyor anneme soruyorum babamın uçağı mı .Annem ağlamaya başlıyor.Artık anneme hiç soru sormuyorum.Çünkü çok ağlıyor.
Anneannem mutfakta bahçedeki ağaçtan topladığı ayvaları rendeliyor .Ben de salondaki masanın altında bebeklerimle oynuyorum.Birazdan ayvaların rengi koyulaşacak ve evi tatlı bir koku kaplayacak .Bu koku benim için karlı sabahlarda çaydanlıkta kaynayan çayın , boğaz pastillerinin ve viksin kokusu .’Kız Kadriye diyor bu kız deli olmasın iki saattir bebekleriyle konuşuyor masanın altında bir doktora mı götürseniz ? Bugün dahi annemin cevabını hatırlamıyorum ama birkaç yıl boyunca masanın altında bebeklerimle oynamaya devam ettim.
Hava kararmak üzere ve ben aralık ayının ağırlığı altında eziliyorum.Sanki sadece kötülükler kötü havalarda bizi bulur .
Mutfaktayız ocakta tavada yağ kızarıyor.Önümde bir tabak un var .Boyum ermediği için tezgahın önüne sandalye koyduk .Balıkları una bulayıp önümdeki boş tabağa düzgünce diziyorum.Babam balıkları kızartıyor.Birazdan çay bardağına koyduğu rakısını içecek .Ben de anaokulunda Atatürkün ölüm sebebini öğrenmişim.Siroz .Nolur içki içme baba ölme diye ağlıyorum .Babam gülüyor.
Bir tren garındayız .Halamlar İzmire gidiyor .Ben de onlarla gitmek istiyorum avazım çıktığı kadar bağırıyorum arkalarından.Karnım çok ağrıyor .Sevdiklerimden ayrıldığımda karnıma saplanan o ağrı ….
Eve yaklaştım . Birazdan mutfağa gireceğim ve çocukların en sevdiği yemeği yapacağım .İçimdeki çocuğu askıya astım
‘Hoş geldin abla’ dedi Binnaz ‘Sana bir yorgunluk kahvesi yapayım da iç ‘.Yağmur durdu .Pencereleri açıp toprak kokusunu içime çekiyorum.Şimdi orda tüm kokular silinmiş.Toprak yeni bir zamana uyanmış .’Kendine de bir kahve yap diyorum Binnaz , gel beraber içelim.Yeni mevsimi karşılıyorum…..