En kusursuz cinayettir bir çocukluğu öldürmek.
Hiç kimse failini tahmin edemez, öldürülen bile.
Ne kanı kalır yerde,
ne tanığı bir gökyüzü.
Önce oyuncağı alınır elinden,
bir kenara fırlatılır.
Taşıyamadığı yüklerin altına girmiştir, minicik omuzları.
Gülüşü ayıp sayılır,
dudakları titrer.
Bastırır bütün sevincini,
Her gece kayar gökkuşağında hayaller.
Bir kahkaha eksilir sokağın ucundan,
oyuncaklar birer suskun tanık,
salıncaklar yas içinde sallanır.
Kağıttan gemilirerini yüreğinde batırır
Bir annenin bakışında donar zaman,
bir babanın avuçlarında toz olur umut.
Fail hep oradadır
ama kimse dönüp bakmaz yüzüne.
Biz sadece izleriz, suskun olmuştur artık bir çocuk ;
rüyalarımıza saklanır ağlayan bir çocuk.
ve sabah olurken,
hiç tanımadığımız bir kederle uyanırız.
Kimse bilmez olan biteni;
ne bir anayasa vardır hesabını soran,
ne de bir mahkeme idam kararı verir.
İnfaz edilmiş bir çocuk ruhunun hiç bir yerde yoktur karşılığı.
Bir kürsüde konuşulmaz mesela,
çünkü ne bir silah gerekir,
ne de bir el boğar.
Bir söz bir bakış yetmiştir,
bir çocukluğu öldürmeye.
Ama bir çocukluğu öldürür birileri,
bu suça iştirak eden herkes şen şakrak;
kimse bir cenaze namazı kılmaz.
Böyle olmasını hak bilir,
Vicdandan yoksun insanlar!
Ve o çocuk
çoktan kefenlemiştir içini,
Ne bir imdat sesi çıkmıştır, nede bir yeter sesi.
Elinde bez bebeği,
tahta uçağı durur öylece.
artık sadece toprak olacağı günü bekler sessizce.
En kusursuz cinayettir bir çocukluğu öldürmek!



