Hayat bir noktada başladı. Şimdi’yi anlıyor, ilk’i anımsıyor, önce’yi ise hiç hatırlamıyor. Gözlerini ilk açtığında düşündüğü şeyler bunlardı Saye’nin. Etrafında birileri var, sırtları dönük, henüz uyandığının farkında değiller. Beyaz önlüklü olan, alzheimer başlangıcı diyor bir diğerine. Fısıldayarak konuşuyorlar, gerisini duymuyor. Herhangi bir ses duymaya bile mecali yok zaten. Uyandığını anladılar, beyaz önlüklü olan ‘’Nasılsınız Saye Hanım, ufak bir kaza geçirdiniz fakat şu an gayet iyisiniz, geçmiş olsun.’’ diyor. Diğeri ‘’Çok korkuttun bizi anne, neyse ki şu an iyisin.’’ Anne dediğine göre kızım olmalı diyor, fakat hatırlayamıyor. Yalnızca şimdi ve bulanık bir ilk var. Beyaz önlüklü olan odadan çıktı. Diğeri yanına oturdu. ‘’Yolun ortasına yatmak ne demek anne, sen bizi endişeden öldürmek mi istiyorsun? Neyse ki bir şey olmadı, uyuyakalmışsın uzandığın yerde.’’ Hatırlamıyor. Önce’ye dair hiçbir şey yok zihninde. ‘’ Doktor taburcu olacağını söyledi, Baran’ı okuldan alıp bize geçeriz. Metin de çok endişelendi, bugün bizde kalırsın.’’ Hiçbirine itiraz etmiyor. Akşam yemeği yiyorlar. ‘’ Çok endişelendirdin bizi Saye Anne, iyisin ama değil mi?’’ diye soruyor Metin. ‘’ İyiyim iyiyim, korkulacak bir şey yok.’’ diyor Saye. Fakat beyninde devamlı, puslu bir ilk dönüyor. Güneşi anımsıyor, deniz kokusunu, sıcak bir öğleden sonrayı. Gerisi yok. Gece ise uyuyamıyor, kendini hatırlamaya zorluyor. Birkaç yeni konum ekleniyor dönüp duran bu şeylere. İzmir, Büyükada, Assos. Sanki bir şeyler onu bu yerlere itiyor, içinde bunu öğrenmeye dair inanılmaz bir istek var. Sabah olduğunda kızına tamamen açıklamıyor fakat bir şekilde onu bu yerlere gitmeye ikna ediyor. Yaklaşık 5 gün sonra, Büyükada ile rotaya başlıyorlar.
Büyükada
Uzun zamandır vapura binmemişti, ciğerlerine iyot kokusu doluyor. Adaya ulaşıyorlar, iner inmez Baran faytona binmek istiyor. Faytoncu, adanın muhtelif yerlerine götürüyor onları. Aya yorgi, Yücetepe, Sivastopol Köşkü, Rum yetimhanesi. Tam yetimhanenin önünden geçerlerken bazı yeni sahneler ekleniyor. Yetimhane bahçesinde genç bir çocuk, sarı saçlı, arkası dönük. Üstünde üniforma benzeri, bej bir takım. Elinde bir zarf var, içinde bir mektup. Annesinin sesini duyuyor o sırada Saye. ‘’ Hadi kızım, geç kalıyoruz.’’ Devamı yok. Bu genç çocuğu hatırlıyor, ilk’te hatırladığı en net şey o. Fakat ne ismi ne de yüzü gözünün önüne bir türlü gelmiyor. Fayton sonrası biraz ada sokaklarını turlayıp, vapurla geri dönüyorlar.
Assos
Ertesi haftasonu, Çanakkale’de Metinlerin bir akrabasının yazlığına geliyorlar. Öğleden sonra Metin ve Baran merkezde kalıyor, Saye kızıyla birlikte Behramkale’ye, Assos’a geliyor. Yılın bu zamanı pek kalabalık değil, neredeyse ıssız. Deniz durgun, anımsadığı gibi hafif sıcak bir öğleden sonra var. Denizi izliyor bir süre. Tam o an, yeniden bazı şeyleri hatırlıyor. Yine o genç çocuk, fakat daha olgun. Yüzünü seçebiliyor, yanyana oturuyorlar. Hafif kemerli bir burnu, açık kahverengi gözleri var. Güneşten dolayı gözleri kısılıyor. Birlikte bir kayığı izliyorlar. Onlardan (ve kayıktan) başka kimse yok. Saye’nin saçlarında petunya var, üstünde beyaz bir elbise. Bazı diyalogları anımsamaya çalışıyor. ‘’Kış gelmeden önceki her şeye inanırız, Saye. Tıpkı bugün gibi. Seninleyken sonsuz bir kış öncesindeyim. Fakat sonsuzluktan önce acele etmeyeceğiz.’’ diyor Fedor. Ardından öpüşüyorlar. Gün kızıla dönüyor, onlar yalnızca gençliği, yaşamı, henüz var olmamış birçok zamanı hissediyor. Ve yine sahne kesiliyor.
İzmir Limanı
Assos dönüşü, Saye içine kapanıyor. Ağır bir hüznü anımsamanın eşiğinde, ilk’i hatırlamanın. Son bir durağı kaldı, İzmir. Hem gitmek istemiyor, hem zaten unutacağı için, son kez hatırlamak istiyor olan biteni. Tek gitmek istiyor. Ama endişeli olan kızını bu kez ikna edemiyor. Birkaç hafta sonraya yine bir aile ziyaretiyle, bu kez Saye’nin doğup büyüdüğü yer olan Bergama’ya plan yapılıyor. İzmir’e ilk geldiklerinde önceleri bir şey hatırlayamıyor. Fakat, Kordon’da yürürlerken, bir gemi gördüğünde sahneler yeniden, son kez canlanıyor zihninde. Bir kış günü, Saye ve Fedor limandalar, İzmir limanı. Fedor doğduğu ve terk edildiği yere gidiyor, Patras’a. Saye ağlıyor.
‘’- Seni seviyorum. Geri dön. Bana geri dön.
+Geri döneceğim, seni bulacağım, seveceğim, seninle evleneceğim. Ve başımı önüme eğmeden yaşayacağım.’’
Saye artık hatırlıyor.
Ve son, ve şimdi, ve ilk.