Bizim evde sabahlar erken başlardı,
Bir çay kokusu, bir dua sesiyle.
Annemin “Hadi kalk evladım” deyişi bile
Kalbime huzur indirirdi sessizce.
Babam pencereyi açar,
Gökyüzüne bakar, “Bugün de şükür” derdi.
O an anlardım;
Hayat büyük şeylerde değil, küçük şükürlerde saklı.
Kardeşim geç kalırdı hep okula,
Ama sofrada kimse onsuz başlamazdı.
Birlikte olmak bizim kuralımızdı,
Çünkü sevgi, paylaştıkça anlam bulurdu.
Akşam olunca yorgun yüzler,
Bir tebessümle aydınlanırdı yeniden.
Bir tabak yemekte, bir yudum suda,
Allah’ın rahmeti gizliydi hep.
Kimi gün sessizdi ev,
Kimi gün kahkahalar taşardı duvarlardan.
Ama ne olursa olsun,
Birlikteyken dünya bile küçülürdü yanımızda.
Annemin elleri hep sıcak,
Babamın nasihatleri hep doğruydu.
Kızsam da bazen, bilirdim;
O da dualarında beni saklardı sessizce.
Zaman geçti, odalar büyüdü,
Biz ayrı şehirlerde insanlar olduk.
Ama o ev… hâlâ kalbimin kıblesi,
Her hatırlayışımda içim secdeye varıyor gibi.
Aile, sadece kan bağı değil,
Aynı sofrada edilen “Elhamdülillah”tır.
Birinin üzülmesine dayanamayacak kadar yakın olmak,
Ve Allah’a, “Onları koru” diye dua etmektir.
Şimdi anlıyorum,
Bir evin duvarları değil, kalpleri bir arada tutan şey:
Merhamet, sabır, dua…
Ve o hiç eksilmeyen “biz” duygusu.
Bir gün herkes gider bir yerlere,
Ama aile dediğin şey —
Gittiğin her yerde seninle gelir.
Bir dua gibi, bir hatıra gibi,
Bir cennet kokusu gibi kalır içinde. 🤍



