Müzik denilen kavram notaların yan yana gelmesi ile oluşan ezgiden mi ibarettir sadece? Bir insan ne için müzik dinler veya müzik dinleme ihtiyacı duyar? Müzik iyileştirebilir mi? Yaraları sarabilir mi? Bazen insan sakinleşmek için müzik dinler, bazen eğlenmek için, bazen ise mutsuzluğuna eşlik etmesi için. Çünkü müzik insanoğlunun ruhuyla çarpışır; onunla çatışır, birleşir, yeni anlamlar yaratır. Müzisyen bir duygu hisseder ve bunu önce sözlerine sonra da ritmine yansıtır. Dinleyen de bu yansımadan beslenir. Müzik eksilmez, azalmaz veya yok olmaz bir sanattır. Her yeni duyguda yeniden doğar. Notaların yan yana gelip dans etmesidir müzik. Ruh ve beden arasında iletişim aracı görevini başarıyla üstlenir.
Bazı eserler vardır ki müziğin sınırlarını aşarak çıkılan uzun bir yolculuk gibidir. Queen’in efsanevi parçası Bohemian Rhapsody bu yolculuğun en güzel örneğidir. Tek bir parçada birden fazla duyguyu hissettiren, ilk dinleyişte şaşırtan ardından içine çeken bir şarkı… Bohemian Rhapsody altı dakikaya sığdırmayı başardığı uzun yolculuğunda kimi zaman bir opera gibi dramatik, kimi zaman bir baladın sakin hüznü gibi sonsuz, kimi zaman da insanı heyecanlandıran bir rock parçası gibi olmayı başarmıştır. Belki de onu bu kadar özel ve zamansız kılan şey, insan ruhunun farklı zaaflarına aynı anda dokunabilmesidir.
Queen’in solisti Freddy Mercury’nin kaleminden çıkan bu eşsiz eser, aslında üç farklı şarkının bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Nakaratsız ilerlemesi ve farklı bölümlerden oluşması, onu çıktığı dönemin müzik anlayışının çok ilerisine, cesur bir noktaya taşır. Şarkının yolculuğu yavaş tempolu baladla başlar. Burada sözler ağır, ritim yavaştır; tıpkı insanın ruhuna çöken derin bir acının vücuduna yayılması gibi. Balad bölümü insana hüznün en saf halini hissettirir. Ardından gelen operatik bölüm şarkıyı bambaşka bir atmosfere taşır. O yıllarda bir rock şarkısına opera katmak büyük cesaret ister, Mercury de bu cesareti göstererek şarkısını ustalıkla çıkarmayı başarır. Operatik bölümde karakterler, diyaloglar ve dramatik yükselişler vardır. Scaramouche gibi tiyatro figürleri, Beelzebub gibi şeytani imgeler, “Bismillah” gibi kutsal göndermeler bir arada kullanılmıştır. Dinleyici, bu bölümde iç hesaplaşmalarını korkularını ve isyanları en heyecanlı noktadan hisseder. Duygular zirveye çıktığında sahne bir uçurumun kıyısına varır.
Sonrasında ise gitarların vuruşları ile beraber rock bölümü başlar. Bu bölüm, insan ruhunun patlama noktası gibidir. Öfkenin, başkaldırının, içsel isyanın en güçlü hâlidir. Ritim hızlanır, sesler yükselir, ruh adeta zincirlerini kırar. Bu kısım dinleyiciyi boşluğa bırakır, tüm enerjiyi en yüksek noktada hissettirir. Uçurumun kıyısında aşağıya düşerken, enerji, öfke ve başkaldırı yükselir. Ancak yükseliş sonsuz değildir; şarkı sona yaklaşırken ritim yavaşlar, ton düşer ve insan huzura doğru çekilir. Yolculuk bittiğinde geriye altı dakikalık bir nefes alış, bir iniş-çıkış ve ruhun derinliklerinde iz bırakan bir hikâye kalır.
Bohemian Rhapsody’nin özel bir yerinin olmasının en önemli nedeni belki de değişken ruh hallerini içinde barındırmasıdır. Altı dakikaya sığdırdığı bu uzun yolculukta insan hangi duyguyu yakalamak istiyorsa onu yakalar. Müziğin ötesine geçerek farklı duygulara tek bir şarkıda sarılır. Şarkı, nerede nasıl hissetmek istediğine göre şekil alır ve o duyguyu yaşamana izin verir. Bu yüzden üzerinden geçen yıllar şarkıyı eskitmek yerine onu besleyerek günümüze kadar getirir.
Bohemian Rhapsody’nin hâlâ milyonlarca insan tarafından dinlenmesi tesadüf değildir. Çünkü şarkı sadece melodilerden oluşmaz; içinde koca bir duygular evreni barındırır. Tek bir yolculukta birden fazla his yaşatır. Dinleyici hangi ruh hâlindeyse, o parçada kendine uygun bir his bulur. Kimi zaman bir hüzünle, kimi zaman bir başkaldırıyla, kimi zamansa dingin bir kabullenişle eşlik eder insana. Sanatı sanat yapan ve ölümsüz kılan nokta işte budur. Farklı coğrafyaları, farklı kültürleri veya farklı karakterleri buluşturur tek bir şarkıda ya da tek bir dizede. Herkes kendi anlamını çıkarır ama o farklılıklarda bile ortak payda yaratır. Bu şarkı, dinleyicisine zaman ve mekân tanımadan duygularla dolu bir yolculuk sunar; geçmişi hatırlatır, bugünü yoğunlaştırır ve geleceğe dair hisler uyandırır.
Bohemian Rhapsody bu yüzden birden fazla duyguyu tek bir şarkıda bir araya getirerek müziğin ne kadar güçlü bir sanat olduğunu gösterir. İnsan aradığını bazen bir müzikte bulur, kendini yansımasını şarkıda yakalar. Bir şeyin yanında güvende hissetmek veya bağ kurmak için gözle görmeye ihtiyaç duyulmaz. İnsan duyduğu bir melodiye, bir söze de güvenip bağlanabilir. Üst üste dinlemekten, aynı nakaratta defalarca kez dans etmekten sıkılmayabilir. Müziğin böyle bir güce sahip olması onu eşsiz kılar. Müzik, var oldukça duygularla dans etmeye devam edecek; insanoğlu yaşadıkça bu yolculuk hiç bitmeyecektir.