• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Deneme

Düşlerin Şairi, Düşlerin Hırsızı / Ümit Ahmet Duman

iremin_kitapdunyasi by iremin_kitapdunyasi
1 Eylül 2025
in Deneme
0
Düşlerin Şairi, Düşlerin Hırsızı /  Ümit Ahmet Duman
0
SHARES
83
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Düş görmek… Ah, o ne narin ne hoyrat ne de hoyrat olduğu kadar da ironik bir eylemdir öyle. Oysa düş görmek, belki de insanlık tarihinde, düşlerin sınırsız tarlalarında gezenlerin, o tarlalara dikenli teller çekenlerle olan ebedi savaşının hikâyesidir aslında.  Bizimki de bu savaşta, kendi cephesini kazma telaşına düşmüş bir neferin serzenişi olsa gerek. İnsanlığın en büyük ironilerinden birinin bize her zaman çok görüldüğünü düşünmüşümdür. Doğduğumuz andan itibaren, ölümümüze dek bize bahşedilmiş, ne para pul ister düşlerimiz ne de bir vergi beyannamesi; sadece bir avuç cesaret ve sınırsız bir çocuk kalbi yeterli gelir. Düşlerimiz, en saf, en masum, en sınırsız, en ücretsiz, en hesapsız ve kitapsız eylemimiz, özgürlük alanımız sığınaklarımız değil midir?  Lakin ne acıdır ki, bu sığınaklara sığınmak bile bir suçmuşçasına, hayal kurmamız, düşlere dalmamız, bir çocuğun en masum eylemi iken, ne yazık ki modern toplumun katı gerçekçiliği ve pragmatizmi içinde çoğu zaman hor görülür ve küçümseniriz. Sanki bu eylem, toplumsal normlara aykırı bir delilik, bir sorumsuzluk emaresidir. Büyüklerimizden birine, olacak iş olmayan bir düşümüzü anlatsak, hayatı bir muhasebe defteri sanan o katı yürekli muhasebeciler, ayıptır söylemesi, bize “Kıçın açıkta mı kaldı da bunları düşünürsün ya da rüyanda görürsün?” diye azarlanır, mantık çerçevesine sığmayan bu “fütursuz” hayallerimizden dolayı utandırılırız.  Ama bu utanç, asıl kıçı açıkta kalan, aslında düş kurma yeteneğini kaybetmiş, kalpleri ve zihinleri kireçlenmiş o zavallı yetişkinlerin bize dayattığı bir tutsaklıktır. Onlar, kendi ruhsuzluklarının utancını, bizim düşlerimize yansıtırlar. Çocukken o sınırsız özgürlük tarlalarında yağmurun altında çıplak ayakla alabildiğine koşan, bol oksijenli havayı ciğerlerine çeken o masum ruh, yıllar içinde kabuk bağlar ve düş görmeyi unutur, o eski neşeli koşuşturmaların yerini, adeta bir ceza gibi düşsüz bir monotonluk alır.

Düşler, sadece uykuya daldığımızda gördüğümüz, sabaha unutulan rüyalardan imgelerden ibaret değildir. Düş görmek, aynı zamanda uyanıkken kurduğumuz hayallerdir; geleceğe dair umutlarımız, planlarımız ve arzularımız ve ruhumuzun fısıltılarıdır. Benim için düşler, hayatımın pusulasıdır. Hayatın karmaşık labirentinde, bir pusula gibi yolumuzu aydınlatırlar. Onlar, geleceğin önüme serilmesi, umut tünelinden küçük rengârenk baloncukların fışkırması gibidir. Her bir baloncuk, içinde bir ihtimali, bir potansiyelin  fısıltısını barındırır. Ve bu fısıltı, bazen bir kehanet gibi gerçeğe dönüşür. Bu baloncuklar patladığında geride bir düş kırıklığı değil, yeni bir düş için ilham bırakır. Düş görmediğim ve düş kuramadığım bir yaşam, benim için bülbülsüz bir gül bahçesinden farksızdır. Canlı renklerini, mis kokusunu yitirmiş, sadece varlığını sürdüren, ruhsuz bir mekândır. Düşlerin en büyük güzelliği ise onların gerçekleşme ihtimalidir. Hele bir de unutulmaz düşlerimin gerçekleştiğini hayat bana altın tepsiyle sunarsa, değmeyin keyfime! O anlar, çabalarımın, umutlarımın ve sabrımın bir meyvesi olarak parlar ve tüm zorlukları unutturur.

Ancak bu düşler dünyasına ulaşmam her zaman kolay olmadı. Kolay değil, neredeyse 18 yıl düşsüz bir dünyanın karanlık sokaklarında el yordamıyla yolumu bulmaya, önümü açmaya çalışmışım. Bu dönemde, adeta bir labirentin içinde kaybolmuş gibiydim. “Dikenli dehlizler, dibi görünmez uçurumlar… O anlarda içimdeki küçük çocuk, “Ya bu engeller iç açıcı düşlere giden yollarımı sonsuza dek kapatırsa?” korkusuyla boğuştu. Yaşamdan dahi vazgeçtiğim günler oldu desem ne olur, lütfen inanın. Bu korkunun tohumları ise, en çok güvendiğimiz, en çok sevdiğimiz insanlar tarafından, iyi niyetli bir şekilde ekilmişti.

Bu labirentin her köşesi, en çok güvendiğim, en çok sevdiğim insanlar tarafından döşenmiş zehirli birer mirasla doluydu. “Aman evladım, uçuk kaçık hayaller kurma, sonra hayal kırıklığı yaşarsın.” “Ayakların yere bassın, gerçekçi ol.” “Sanatçı olmak da neymiş, aç kalırsın.” “Tıp oku, mühendis ol, garanti bir işin olsun.” diye düşlerime pranga vururlardı.

Bu sözler, aslında birer sevgi gösterisi gibi sunulsa da, bilinçaltımıza korku ve endişeyi nakşeden zehirli oklar gibidir. Neden bu anne babalar, çocuklarını koruma içgüdüsüyle, bütün iyi niyetleriyle çocuklarına iyilik yapayım derken, bilmeden, geleceğe dair kaygılarını çocuklarının zihinlerine ekerler, kötülüklerin en köklüsünü ölene dek beyinlerine nakşedecek korkuları empoze ederler, bilmem. Kendilerinin yaşamadığı, cesaret edemediği hayatları çocuklarının da yaşamamasını isterler. Böylece, farkında olmadan, bir nesilden diğerine aktarılan bir düşsüzlük mirası yaratırlar. Bu durum sadece benim başıma mı gelmişti, yoksa bu “iyi niyetli ama cahil” ebeveynlere sadece ben mi sahiptim, bilemiyorum. Ama biliyorum ki, bu labirentin tanımsız ve sonu belirsiz kollarında ilerlemenin zorluğunu o kadarcık çocuğa iliştirmenin hiçbir yararı yoktu. Oysa o çocuk olarak, oynasam, yeni yeni dünyalar hayal etsem ve sınırsız bir dünyanın arka yüzüne, kara deliğine savrulsam, şimdi nerelerde olurdum, hayal dahi edemiyorum.

İnsan, yaşlandıkça ironiyle barışır, belki de ironinin kendisi olur. Benim için de durum bundan farksız. Yaşımız kaç olursa olsun, içimizdeki o saf, o düş kuran çocuğu yaşatmak zorundayız. Çünkü o çocuk, bizim en gerçek, en otantik halimizdir. Belki de bu yüzden, sabun köpüklerinden baloncuklar ve o baloncuklardan beni alıp farklı diyarlara uçuracak bir cihazım olsa keşke, diye hayal kurarım. Ya da kırkımı geçmiş olsam da hâlâ balonlarla oynarken o saf çocukluk özgürlüğünde hissederim kendimi. O anlarda, zaman durur, endişeler yok olur ve geriye sadece saf bir neşe kalır.

Bu, yaşlı bir adamın deliliği değil, aksine, hayatın en büyük trajedisine karşı duruşudur. En çok da zamansız düşler görmek beni benden alır. Hayatın bize sunduğu düş kurma yeteneğini kaybetmiş bir toplumda, bu eylem bir isyan, bir şiir, bir felsefedir. Bir düş, sadece bir arzu değil, aynı zamanda bir başlangıç noktasıdır. Düşler, hayatın griliğini renklendiren, monotonluğunu bozan sihirli değneklerdir. Unutmamalıyız ki, en büyük başarılar bile, bir zamanlar “çılgınca” bulunan bir düşle başlamıştır. Bazen bir düş, bizi bir maceraya sürükler, bazen bir projeye ilham verir, bazen de sadece zor zamanlarda ayakta kalmamızı sağlayan bir umut kaynağı olur. Bir uçağı uçurma hayali, bir kıtayı keşfetme arzusu, uzaya gitme düşü… Tüm bunlar, bir zamanlar “olmaz” denilen, gerçekdışı kabul edilen düşlerdi. Ancak bu düşler, onları kovalayanlar sayesinde gerçeğe dönüştü.

Peki ya biz? Düşlerimize sahip çıkacak mıyız? Onları içimizde boğacak mıyız, yoksa onları gerçeğe dönüştürmek için cesurca adımlar atacak mıyız? Hayatın bize sunduğu en büyük hediyelerden biri olan düş görme yeteneğimizi ne kadar kullanıyoruz? Gelin, kendimize bir iyilik yapalım ve içimizdeki o çocuksu ruhu serbest bırakalım. Bırakalım, hayallerimiz sabun köpüğü baloncukları gibi fışkırsın, bizi yeni diyarlara uçursun ve hayatı yeniden keşfetmemize yardım etsin.

Çünkü düşler, ruhumuzun en derin fısıltıları, hayatın en büyük şiirleridir

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Previous Post

KÜLLÜKLER VE KIRIK RUJLAR

Next Post

‘Edebiyat…’ / Sibel Karagöz

iremin_kitapdunyasi

iremin_kitapdunyasi

Next Post
‘Edebiyat…’ / Sibel Karagöz

'Edebiyat...' / Sibel Karagöz

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Eylül 2025
  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Aralık 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Röportaj
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • el-veda
  • Osmanlı Tarihinde Bir Kahraman Figür: GİRİT FATİHİ DELİ HÜSEYİN PAŞA / Galip Uçar
  • SÖZLERİNİN NEFESİNDE
  • Edebiyat / Ayfer Kayaaltı
  • Kalbim Hep Eylül / Mehmet Şirin Aydemir

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.