Eve geç gelirim genelde.İşim gereği değil ama çoğu zaman geceleri çıkarım işten. Tam da böceklerin çıktığı vakitler. Yollarda, kaldırımlarda, duvar diplerinde görürüm hep, koca koca kakalakları. Bir kaç hamam böceği de benim var, ne yaptıysam öldüremedim. Zehir mi püskürtmedim üzerlerine, geçiş güzergahlarına yapışkanlı kağıt mı koymadım, tuzak mı kurmadın… Ama atom bombası da atsan nafile. Her nasılsa bir inat hayatta kalmayı başarıyor en az bir kaç tanesi. Şaşırıyorum doğrusu, oysa ki hiç bir şey yapmasaydm bile açlıktan ölmeleri gerekirdi.
Sadece gece mesaisii yapan kadrolu işçiler gibiler. Saat iki dedimiydi piyasaya çıkar, hiç çekinmeden, korkmadan dolanırlar ortalıkta. Onlara doğtu hamle yapıyorum, bakıyorum, bilmem benden bir zarar geleceğini düşünmedikleri için midir nedendir, son ana kadar bekliyorlar bir tepki vermek için. Tehlikede olduklarını anlayınca harekete geçiyor, verdikleri tepki kurtulmaları için yeterli olursada aniden kaçıp, bir anda görünmez oluyorlar. Dediğim gibi büyük bir kısmını öldürdüm, bir kaç tanesi kaldı. Yapacak bir sey yok.
Eğer varlıklarını hiç umursamaydım, görmezden gelseydim, çabucak çoğalır, istilâ ediverirlerdi koskoca evi. Garip olan şey ise onlara ne yaparsam yapayım, ezsem, toplu halde katletsemde, paramparça da etsem, nedense hep beni sevdiklerini düşünmem. Bu kanıya varmamın sebrbi ise fazla iyimser olmamdan kaynaklanıyor heralde. Oysa normalde bu kadar iyimser bir insan değilimdir.
Bana beni sevdiklerini düşündüren olay, bir gece yine bir iş dönüşü içlerinden birinin, tam ben kapıyi açar açmaz sanki gelmemi bekliyormuş gibi yan taraftan uçup, hasretle üzerime atlamasıydı. Ben öyle diyorum da belki de o iş öyle değildir. Belki ailesinden birini öldürdüm de garibim hiç cüssesine bakmadan pusu kurup üzerime çullandı. Böylece intikamını almak istedi kimbilir? Düşününce ona hak vermiyor da değilim aslında.
Kendi açımdan bakacak olursam onlar zararlı yaratıklar ve ölmeleri gereklidir ama onların açısından düşünecek olursam da yaşam haklarını ellerinden alan zalim bir canavarın tekiyimdir muhtemelen.
Hamam Böcekleri’nden güçlü olduğum su götürmez bir gerçek. Benim kurallarımın işlediği bir ev burası lakin ne kadar fiziksel ve zihinsel anlamda hakimiyet sahibi olsam da nüfus olarak bu ev de hamam böcekleri benden çok daha fazlalar. Dolayısıyla zengin olan, bütün kaynakları elinde tutan, kuralları koyup değiştirebilen benim. Onlar ise bulduklarıyla yetinmek zorunda olan ve durumlarına razı olmaları icap eden yoksul, zavallı bir çoğunluk o kadar. Oysa biliyorum ki ben henüz dünyada bile yokken burada, bu yerdeydiler. Bu yer de yaşıyorlardı..Ben ölunce de yaşamaya devam edecekler. Çünkü bizden çok daha dayanıklı, çok daha bir arada, dayanışma içerisinde ve birlikte hareket eder olduklarını gözlemledim. Karıncalar, Arılar ve diğer bir çok böcek türü gibi. Biz insanlar ise kopuk kopuğuz maalesef.
Hamam böcekleriyle savaşmayı bıraktım. Uzun zamandır da görünmüyorlar ortalıkta. Ama biliyorum, yakında yine çıkacaklar. Günler geçtikçe kendimi onlara biraz daha yakın hissediyorum. Olur ya hani, yatağımda ölü bulurlarsa beni bir gece, ne bileyim kalp krizi sonucu yada yaşlııktan, akın akın gelip sanki zafer kazanmış askerler gibi yürüyüp üzerimde, bir kaleyi fetheden gibi de gururlu, ağzımdan, burnumdan girecekler. Çünkü beni hiç yalnız bırakmadılar.Sıcak etimle ısınacaklar mutlaka, cesedim insanlar tarafından bulunana kadar. Haklarıdır..
Kabul etmeliyiz, hiç bir yer tamamiyle biz insanlara ait değil. Elimizde tuttuğumuz bütün kaynaklar da tamamen bizim değil. Aynı şekilde ınsanlar kendi aralarında da eşit olmalıldırar. Kimse kimseden üstün değildir, olmamalıdır. Ama en başta diğerleriyle aramızı düzeltmek, haklarını ödemek ve onlarla barışmak zorundayız diye düşünüyorum. Kendimizle barışabilmemiz için barışmamız gerenler var.