PUSULA
ATILLA o gün her sabah ki uzun yürüyüşü için ormanda almisti soluğu, günün en güzel saatleri bu uzun yürüyüsleriydi. Aklına ne zaman içinden çıkamadığı bir sorun takilsa, zihnini bosaltmakicin uzun yürüyüşlere çıkıyordu. Daha once gözünden kaçan bir detay varsa sihirli bir değnek deymişçesine hemen tanımlanıyordu eksik parça zihninin bir köşesinden sinsice ortaya çıkıyor sorun çözülüyordu.Hayatinda ilk defa bir hata yaşamıştı bunu kendine bile itiraf edemezken etrafındakilere nasıl açıklayacaktı, Yıllarını vermişti, araştırmalar yapmış,yüzlerce makale okumuş, kendince kayıtlar tutmuştu.Simdi herşeye sıfırdan başlayacaktı başka çaresi yoktu. Zihninden herşey sılinmıştı sanki.Bu kadar kapsamlı bir arastirma yapmak için on yıl vermişti, Kaybedecek bir on yılı daha yoktu.herkes ona inanmış, güvenmeş, desteklemiş, maddi manevi yanında olmuştu. Nasıl açiklayacakti olup biteni, zihninin ona oynadığı bu oyunu nasıl aciklayacakti. İlk defa korkuyordu, yavaş adımlarla zihnini boşaltmaya uğraştı, başka şeyler düşünmek için çok çaba sarf etsede içinden çikamiyordu, bulunduğu durumu kabullenmeli yeniden baslamaliydi, nereden ve nasıl başlayacağını bilmeden.Telefonu uzun uzun çaldı arayan sevdiği kadındı yıllardır beraber bu amaç ugruna pek çok şeyden vazgeçmişler, şimdi zaman dursun istiyordu verecek cevabı yoktu,hiç bir şey anlatmamali biraz oyalamaliydi zaman kazanmak için telefonu açtı ve “herşey yolunda merak etme ilk uçakla yanındayım “diyebildi.Nasıl da kolay yalan soyleyebilmişti, Ormanda epey yurudukten sonra geldigi yolu, ağır adımlarla dönerken etraftaki ağaçların heybetli duruşu, dalların arasından güneşin yakıcı sıcaklığını, rüzgarın temini oksayisiyla kendine geldi.Herşeyi evdeki bilgisayarında, kayitli olmasını diledi. Akademik kariyeri bitmek üzereydi belki de gecmis, şimdi, yarın birbirine karıştıgi anda bir çıkış yolu aradı kendine kimden yardım istemeliydi kimseye soyleyemezdi. Düşündü ve eskiden görev aldığı üniversitedeki hocasını aradı birtek o yardım edebilirdi, onu en iyi tanıtan kendisiydi, biraz yoğundu ama ona zaman ayıracak kadar samimiyeti vardı. Telefona sarıldı hemen telefonun tuşları öyle hızlı çevirdi ki karsindakinin cevap vermesine musade vermeden anlatmaya başladı.” Sayın profesör müsait miydiniz” telefonun karsinda tiz bur kadin sesi ısıttı,” buyrun profesor su an yurt dışında bir sempozyumda onbeş gun sonra ancak burada olur ben kendinin kişisel asistaniyim bir notumuz varsa iletebilirim” bugün bütün aksilikler üst uste geliyordu konuyu fazla uzatmak istemeden ” evet merhaba ben ATILLA DEMIR profesörün eski öğrencisiyim ona acil ulaşmam gerek kişisel telefonunu rica edebilir miyim konu buraz acil ve özel, kendisiyle bizzat görüşmem gerekiyor” telefonun karsindaki asistan genç hanim nazikçe bir uslupla” malesef kişisel telefonunu kimseyle paylasamiyirum, bir notumuz varsa oletebilirim yada gelmesini bekleyeceksiniz ” dedi ATILLA ” ben telefon numaramı size veriyorum sizi ararsa benim aradığımı söyleyip numaramı verirseniz sevinirim, mutlaka beni arasın kendisinin aramasını bekliyorum teşekkür ederim kolay gelsin” asistan genç hanim ” notumuzu aldım kendisine aradığı zaman mutlaka ileteceğim iyi günler” dedi ve telefonu nazikçe kapattı. “Kim bilir profoseru hangi gereksiz konu nicin meşgul edecek” diye geçirdi icinden.Yaklasik yedi yıldır profesörün asistanlığını yapiyirdu. Demekki dağa önce hiç tanusmadigi bir öğrencisiydi, öyle olsa mutlaka tanirdi.Ise ilk başladığı günler aklına gelmisti, oldukca dağinik calisan profesörün tüm çalışmalarını bilgisayarda kayıt altına almadı yollarını almisti, zamanla kendiliginden felisrn bu isleyiste isler kolaylaşmisti. Katilacaği konferanslar, konu basliklari icin detayli arastirmalar, makaleler düzenlemek sunuma hazır hale getirmek oldukça zahmetli, yorucu bir işti. Biraz adanmişlik gerektiriyordu. Universideki ilk yılları asistanlık yapabilmek için gittiği kurslar, aldığı eğitimler hepsi buna deymisti, idini seviyirdu, sevmese oldukça yoğun bu tempoya asla atak uyduramazdi. CANAN 30 yaşına gelmisti ailesi artık ona evlenmesi için baskı yapmayı birakmıs onu bu işkolik haliyle ev hanimligi yapamayacağına kanaat getirmişti.Isiyle evliydi sabah sekizde üniversitede profesörün odasının yanındaki ona ayrılan küçük sekreteryadan her yere yetisebiliyirdu, zamaninin cocunu kutuphanede arsiv odasinda yeni eklenmiş yayınları inceleme ve düzenleme ihtiyacı olanları arsivlemeyle geçiyordu, sanat ttarihi o kadar kolay bur bölüm değildi, her dönem ayrı ayrı inceleniyor eserler, eseri icra edenler hakkında detayli bilgiler guncelleniyordu.ATILLA arkeolog olmaya gençlik yıllarında karar vermişti, yaz aylarında ailesiyle çeşitli şehirlere tatile gittiklerinde o şehrin tarihi hakkında bilgi edinmek için cikilan kültür gezilerine katilirlardi. Babasi astsubay, anneesi ise ilkolu öğretmeniydi. Uc kardeştiler; en büyükleri ATILLA’ydi, kız kardeşi ALARA piyanoya küçük yasta başlamış müzik onun vazgeçilmezi olmuştu, erkek kardeşi EMIRHAN gemilere hayrandı, ilerde mutlaka gemi mühendisliği okumak istiyordu, Içlerinde en hayalperest ALARA’ydi, meslek seçiminde zorlaniyordu, Babalari görev nedeniyle oldukça sik seyahat ediyor, görevinde başarli işlere imza atiyordu, annesi babasının görev yaptığı yerlere tayinini yaptırmak zorunda kalıyordu. O dönemlerde kardeslerinin yaşlarınin küçük olmasi, eğitim hayatlarının aksamaması için büyükannelerinde yaşamak zorunda kaldılar. Çocukluk yillari büyükannelerinin Muğla Güvercinlik beldesinde geçmişti. Dört bir tarafi mıs gibi çam kokusu sarardi, sabahlari ýağmur yağdigi vakit, dört bir yan alabildiğine yeşil, yeşilin her tonu kucakliyordu dört mevsim bambaskaydi. Bütün sokaklarda yere düşen cam kozalaklari en büyük eğlenceleriydi boy biy kizalaklar toplanip yikanip kuruduktan sonra renk renk boyanir haftadonlari Milas köy pazarinda yerrl halk turistlere kapi süsü olarak satar gecimini sağlardı. Çember seklinde kurutulmuş yapraklarla arajman yapılıp üzerlerine kurumuş çiçeklerle hediyelik eşya olarak da satılırdı.Turist belde olduğu için sus eşyaları daha çok satilirdi. El emeği mevsimine göre yapılan salçalar, tursular, yöresel lezzezler pazari şenlenirdi, Bereketli geçerdi pazar alis verişleri. Ailecek çekilen fotoğraflar yillar sonra hepsi tek tek anımsatacak gözyaşları içinde hatirlanacakti.
Mualla Sabir GüvenPUSULA (2)
MUĞLA’nin Güvercinlik kasabası oldukça hareketli bir yerdi, yöre halkı oldukça çalışkandı, geçimini daha çok çiftçilik,turuzim,sus eşyaları, lokanta ve pansiyon isletmeciliğiydi. Yazlikcilar sezonluk geldiğinden, kış boyu oldukça sakin turistlere ev sahipliği yapıyordu. ATILLA yüzmeyı cok sevdiği için yazlari koy koy teknelerde hem rehberlik yapiyor, hem dalis dersleri aliyordu. Okuldan arta kalan zamanlarını yabanci dilini geliştirmek için babadinin ona gönderdiği yabanci kaynaklı sanat rarihi, arkeoloji, mitoloji kitaplarıni okuyup tercume ederek bambaska dünyalara, bambaska hayatlara misafir oluyordu. Okuduğu yabanci kaynaklı kitaplarda çoğunun çevirisini yapmaya başlamıştı şimdiden. Yazın gelen turistlere kitaplardan aklında kalanları hikayelestiriyor anlatimlariyla bur rehber edasiyla yaşadığı beldeyi ve çevre beldeleri daha da ilgi çekici hale getiriyordu. Çevresi tarafından takdir görüyordu. Bir tiyatro oyunu gibi başlayan bu maceracı tutumu ilerdeki mesleğinin taşlarını örüyordu. Arkroloji okuyup akademik kariyer yapma hayallerine büyükannesiyle beraber yaşadığı zamanda karar verdi. Ve derslerine çok sıkı çalışıp Ege’ deki bir üniversitede okumayı hak kazandı babası onunla gurur duyuyordu. Kızkardeşi ise annesi gibi matematik öğretmenliğine merak sarmişti, erkek kardeşi gemi anketleri yapıyor gemiler hakkındaki bütün tayinlari takip ediyor bu alanda kendini yetiştirmeye çalışıyordu. Zaman hızla akıp gitmişti. Üniversiteden mezun olduğunda ailecek yemek yiyeceklerdi ogün. Ailesi emekli olmuş büyükannesinin yakınında üç katlı bir ev almışlardı birikimleriyle, birazda borclanmislardi tabi. Bodrum merkezden dönerken kaza haberi ulaştı eve ağır yaralı olarak hastaneye kaldirilmişlardi ikisi arabayı annesi kullanıyormuş virajı dönerken çarpışması iki araba karşı taraf da fazla hasar yokken anne ve babası ağır yaralı olarak hastanede yoğun bakımatedaviye alinmislardi çoktan.Haberi alır almaz üç kardeş soluğu hastahanede aldı geçen sene buyukannelerini kalp krizinden toprağa vermişlerdi şimdi ellerinde kalan yıllardır hasret kaldıkları anne ve babasi yoğun bakımda yaşam mücadelesi içindeydi, beyni durmuş gibiydi üç kardeşin ağlamaktan haykiruslariula hastahanede ne kadar doktor hemşire varsa yardım etmeye caludiyir sakinleştirmek için iğne yapıyorlardı.Anne be babası haftalarca yoğun bakımda kaldı günlerce hastaneye taşındılar, ellerinden birşey gelmiyordu beklemekten baska. Iki hafta sonra babasının beyin ölümü gerçekleştiğini söylerken doktorlar hayat durmuştu üç kardeş için, koşarak yoğun bakım odasındaki bos yatağa baktılar defin işlemleri için hazırlık yapılmaya başlarken annelerinin kendine geldiğini öğrenince buraz fersaladilar, aynı anda hem üzüntü,hem sevinc haberi ayni anda gelmişti. Annelerine durumu belli etmemeye çalışarak yanına gittiklerinde doktorların durumu çoktan söylediğini gözlerinden anladılar. Üzgündü anneleri ve pişmanlık dolu bakışlarıyla çocuklarından özür dinliyordu kazadan kendini sorumlu tutuyor, Babasının cenazesi sade bir törenle yapildi, annesi o kazada sakat kalmıştı belden aşağısı tutmuyordu, çocuklar buna şükreder hale gelmişti. Birlikte yaşayamadiklari her güne kahrediyorlardi çok erkendi babalarının ölümü yığınla planlar yapılmıştı, kurulan tüm hayaller bur daha asla yaşamamak üzere rafa kalmisti.Sevgi dolu geçen bir çocukluk, gençlik kısa zamanda yerini mateme, sessizliğe yasa birakmişti.Hayat ne kadar acimasizdi. Babasını büyükanne ve büyükbabalarinin yanındaki mezara görmüşlerdi. Haftası gelmiş evde dualar okunmaz başlanmıştı, annesi ogün taburcu oldu hastaneden kimselerle konuşmuyor odasına kapanmış cama yakın girişteki köşedeki ilk odaya yatağı hazırlanmıştı o gelmeden günler öncesinden sessiz sessiz gözyaşları içinde dua okuyup kocasının ruhuna onun gıyabında tüm rahmetli yakınlarına gönderiyordu hayır dualarını.Bütün bu olanlar bur şaka olmalıydı onca sene omuza verdiği sıkıntılara beraber katlandığı tam çocuklarıyla emekliliklerinin ranudini çıkaracakları zamanda böylesi bir felaketle hayatları alt üst olmüştu. Kimseyle konuşmak istemiyordu, ancak yatağa mahkum olmanın verdiği izdirapla mecburiyetten ihtiyacı olan şeyler için çocuklarını arada sırada yanına çağırıyordu. Aylar geçmişti kimsenin gelen yada geçen aydan umudu yoktu. ATILLA aylar önce bur kazı çalışmasında gönüllü olarak çalışmak için başvuruda bulunmuştu okuduğu üniversitede bölüm arkadaşlarıyla kurdukları bur gruplari vardı. IZMIR Selçuk’ta yapılacak kazı çalışmalarına davet ediyordu arkadaşları çoğunun olanlardan habeti yoktu kimselere haber verememiş bulunduğu durumu aciklayamamisti.Bir yanda yıllardır uğruna kurduğu hayalinin gerçekleşmiş olmasının sevinci, bir yanda babasinin acı kaybı annesinin onlarin bakımına muhtaç durumu seçim yapmasını zorlastiriyordu.Ilk haftalar herkesden saklamaya çalıştı bunu ama zaman yaklaşıyor bir cevap vermesi gerekiyordu. Durumu evdekolerle paylasti “IZMIR Selçuk’ ta gerçekleşecekarkeolojik bir kazı için çağırıliyorum, elbetteki önceliğim sizlersiniz, siz olmaz derseniz daveti geri çevririm.” cümlesini bitirdiği an herkes kenfini yapacağı seçimden sorumlu olmamak adına “karar senin hayat devam ediyor bir şekilde hepimiz düzen kurup yaşamımıza devam edeceğiz ” dedi ilk olarak kızkardeşi, ardından erkek kardeşi “o sene üniversite için BURSA ‘ya gideceği haberini verdi” evde bir sessizlik kapladı. Annesinin bakımı ALARA’ya kalacaktı onu yalnız bırakmazdı.
Mualla Sabir GüvenPUSULA (3)
ATILLA aklı annesinde kalsa da bu fırsat ne zaman bur daha eline geçecekti bilmediği için arkadaşlarını aradi ve geleceğini bildirdi. Nerede, nasıl kalacaklardi, ne kadar sürecekti bilmediği bir yolculuğun içine kendini bırakmak istedi hatıralarla dolu evinden ayrıldığı vakit çok zorlandı. Bir kaçisti belki kendinden, geçmış yaşanmisliklarindan, gelecek planlarından, annesinin durumundan, o an bir kurtuluş bir çikis kapisi olarak görmüştü bu daveti kendine itiraf edemediği aylarca içinde biriktirdiği tüm duyguları şu yüzüne cikmisti sanki böyle bir ani bekliyordu ve gerçekleşmişti uzaklasacakti herkesden, herseyden kendini bulması için bir şans olarak gördü bu gidişi. Sessiz hazırladı bavulunu yanına fazla birsey almak istemiyordu, yakındı IZMIR arabayla üç dört saat lojmanda kalacaklardi 25 kişilik bir grup olarak oldukça kalabalik uc egitim gorevludi asistanlarla beraber 35 kisiyi buluyordu neredeyse önemli bir çalışmaydı bu kariyeri için gerekliydi, babasına ait bir pusula gözüne çarpti beraber almislardi babalar gününde hediye etmisti babasına güzel günlerde kullansın gittiği her yerde hatırlatması için “sen benim bu hayatta pusulamsin ” derdi yasarken babasina ne garip şimdi gerçekten bir pusula olarak kalan ömründe de babası ona yol gösterecekti yolunu kaybetmemesi için varlığını manevi bir eşyaya taşımıştı kendince.Senede bir izne geldiklerinde her zaman yanınsa getirirdi oğluna olan sevgisinin, verdiği değerin bir nışanesiydi pusula aralarında gizli bir iletişim mekanizmasiydi kimsenin bilmediği yalnız ikisinin bildiği bir sirdi. Gümüş renkli sağlam ağır üstü işlemeli mardin işi bir pusulaydi.Babasından kalan en kıymetli hazinesiydi, öptü kokladi düşmeyecek saglam gizli bir bölmeye yerleştirdi. Evdekilere vedalasmaya gelmisti şimdi ALARA sarıldı öptü kokladi,” gözün arkada kalmasın abi annemin yanındayım onu yalniz bırakmayacağım” diyebildi ağlamaklı titrek sesiyle kendince teselli verdi ATILLA “fırsat buldukça arabayla geleceğim yanınıza temelli ayrilmiyoruz” diyebildi içten içe üzülüyor gözyaşlarını tutmaya çalisiyordu. Erken kardeşi EMİRHAN “okul olmasaydı ben yanlarında olurdum abi biliyirsun yıllardır hazırlanıyorum ve sonunda kazandım beni affet diyebildi ” aslında annesine karşı günah çıkarıyordu bir taraftan EMIRHAN kenfini suçlu hissetmemek için savunmaya gevmisti. Annesin odadina yaklastiginda yüzü yoktu ama yinede vedalasma hayır duasını almak istedi ne tuhaf oysa yıllarca çocukluk ve gençlik yıllarını birbirine hasret geçiren onlar degilmıscesine sakin karşılamıştı annesi bu gidişi “insan yaşattığını yaşamadan ölemıyordu.” yıllarca onlar annesine hasret büyümüşlerdi şimdi annesi evladina hasret yollarını gözleyerek günlerini tamamlayacakti. Sımsıkı sarıldı oğluna yılların hasretliğine inat öptü kokladi sardı sarmaladı gözyaşları içinde uğurladı. Arabaya bindi adettendi kızkardeşi arkasından bir kova su döktü yolu açık olsun çabuk gidip gelsin diye. Yolculuk kisa surdu sanki yol onu bekliyordu sevgiliye kavuşup vuslata etmek için. Aksam olmuştu arkadaşlarını aradı YILMAZ, FIKRET, ADNAN , YALCIN tanidikti üniversiteden diğerlerini tanımıyordu allahtan hepsi bir dairede kalacaklarmis, ATILLA yoldayken erken gelenlerle bir toplantı yapilmus iş bölümü, görevler, kalacak yer herşey asistanlarin eşliğinde halledilmısti. Yapılacak çalışmalara göre yeni gönüllüler eklenebilir yada sorun olduğunda ayrılmak isteyen kişilere yardımcı olunacağı belirtilmişti. Oldukça kalabalık bir grup olduğundan herkes aynı anda ortak zamanda beraber yemek yiyip günün ktitigi yapılabileceği elbetteki kurallara tabi bir gonulluktu bu calişma, belirli saatlerde çalışma alanında olunacak gruplar halinde birbirlerinden haberdar şekilde sistemli isleyecekti herşey tüm veriler sisteme kaydedilecek hiç bir detay atlanmayacakti. Her taş grubundan birey vardı akademik kariyeri dolayısıyla öğretmenlerin tavsiyelerine uyulacak sözlerinden cikilmayacakti.Her hangi bur sorun karşısında ortak karar alınacak konu sonuclndirilacakti. Bu kadar disiplin beklemiyordu ilk başta ATILLA gözü biraz korkmuştu özgür ruhlu bir yapısı vardı protokol kurallarından pek hoşlanmaz içgüdüleriyle hareket ederdi epey zorkanacakti farkında olmadan kenfini askeri bir kampta gibi hissetti.Yapacak birsey yoktu ortama uyum sağlayacak kariyeri için bazı şeylere katlanacak ve tabiki de eşsiz eserler bulmak için özveride bulunacaktı. Pek çoğunu okuduğu makalelerden tanıdığı profesorlerle şimdi aynı sahada calisma imkanı bulduğu için kendini çok şanslı hissediyordu. Heyecanlıydı ilk gün korku, endişe, telaş, merak içinde bitmek üzereydi hep beraber aksam yemeği yendi herkes kayıtlı olduğu grupla lojmandaki evine gitti sabah erken katılacaktı ilk gün programlari oldukça yoğundu. Lojmanda geldiğinde herkesin ayrı bur anahtarı oldugunu fark etti çalışma saatleri değişkenlik gösterdiğinden kimse kimseyi rahatsız etmemesi için küçük bir önlemdi bu. Her lojmanda 4 oda vardı mutfak banyo ortak kullanım alaniydi ortak büyükçe bir salon vardı ikişer kat çift daire beton seklindeydi. Muğla’daki bahçeli genis verandasi olan evlerin hiç benzemiyordu burası. Karsilikli on tane ayrpni sekilde yapi vardi askeri bur karargah gibi duzayn edilmis her binanin önünde elektrik direği her yer gündüz kadar aydınlık ve ferahti sadece binaların önünde ekili ağaçlar vardı diğer alanlar asfalt beton yapılardan ibaretti. Etrafı pencereden iyice gizlemlefikten sonra uyumak için odasına çekildiğinde fark etti uzun siyah saçlarıyla bulunduğu mesafeden elektrik direklerinin ışığı sayesinde deniz mavisi gözleriyle ağır adımlarla karşı lojmanda girmekte olan hanim efendi yi kimdi yemekte girmemişti görseydi unutmazdı hafızasına kazıyıp derin bur uykuya daldi.
Mualla Sabir Güven