Ah be Hasan!.. Ne diye dinlemezsin sevdalandığın Emine’ni.. Obalıyla Ovalı bir olmaz der durur sana, dininizi bir mezhebinizi ayrı yazmış yaradan. Niye olmazı oldurmak istersin. Senin bostana alışık vücudun dağa tuzu nasıl taşısın. Bilmez misin kadın milleti sevdasını içine gömer de inadından vaz geçmez. Onun için söylediğini illa da yapmalısın. Madem yapamadın be Hasan, ne diye onur meselesi yapar da atarsın kendini Sütüven Gök Büveti’ne . Arkandan Emine’ni çağırır al canlara boyarsın güzelim Madran Dağı’nı Kaz Dağlarını. Bizi de üzersin, seni bize anlatan Hacer’i de .
Ah be Sabahattin Ali!.. Sen ki aşkı en iyi bilensin. Aşkı sevdayı derinlerde yaşayansın. Ne diye kaleme alır üzersin bunca eksik sevdalıyı.
Altar’ın da oturan Zeus’u kızdırırsın. Tanrıların tanrısı bile ölümlü kadınlarla olan aşkına çare bulamamışken. Nice okları attırmıştır Eros eliyle de yine de kavuşturamamıştır; Kerem’i Aslı’ya, Ferhat’ı Şirin’e, Mecnun’u Leyla’ya. Kaldı ki Hasan kavuşsun Emine’sine.
Belki bir umut…Hacer’in kavuşmasıdır obaya götürdüğü misafarine.
Ayşe Özçelikler
08.12.2024