Güneşin tazecik doğduğu anda, derinden gelen alarmın sesiyle uyandım bu sabah. Bugünün de dünden bir farkı olmayacaktı biliyordum. Sabah rutinim olan aynanın karşısında kendime seslenişim ile başladım güne.”-Güvendiğim tek kişi sensin, Yalnızlığım…”
Evet, ben bu hayatta sadece yalnızlığıma güveniyordum. Yalnız kalışlarımdı en güvende hissettiğim an. Milyonlarca insanın yaşadığı dünyaya bile tek gelmedik mi? Kalabalık içinde bile yalnız değil mi insan?
Herkesin etrafında dönen hikâyeler, bitmek bilmeyen telaşlar ve yüzeysel diyaloglar… Herkes kalabalığın içinde yalnız, kendi derdiyle hemhal. Her ne kadar etrafındaki insan çokluğunu güç olarak görse de, günün sonunda yine bir başına.
…
Kalkıp kahve makinesinin düğmesine bastım. Kahvenin sıcak buharı ve mis kokusu mutfağa yayılırken, pencereden dışarı baktım. Sokaklar yavaş yavaş uyanıyordu. İnsanlar telaşla bir yerlere yetişme çabası içindeydi. Esnaflar dükkanlarının önünü süpürmüş, sigaralarını tüttürüyorlardı. Çocuklar okul servisi bekliyorlar, sokak köpekleri kendilerine gölge bir yer arıyorlardı.
Herkesin bir amacı, bir hedefi varmış gibi görünüyordu. Oysa benim amacım neydi?
Yalnızlığım, beni düşündüren, bana huzur veren, beni koruyan bir kalkan gibiydi. Etrafımdaki insanlar anlamazdı bunu. Onlar, yalnızlığın acıttığını düşünürlerdi. Oysa ben, yalnızlıkta huzur buluyordum. Kendi düşüncelerimle baş başa kalmak, kendimi dinlemek, kendimi anlamak…
Giyindim ve dışarı çıktım. Sokaklarda yürürken, insanların yüzlerine baktım. Kimi mutlu, kimi ise endişeliydi. Herkesin bir derdi, bir sevinci vardı.
Ama ben, kendi dünyamda, kendi yalnızlığımda kaybolmuştum. Kaybolduğum yerde de kendimi bulmuştum.
Deniz kenarında bir banka oturdum. Kuşlar cıvıldıyordu, palmiye ağaçlarının yaprakları rüzgârla dans ediyordu. Dalgalar kıyıya vurdukça çıkan hışırtı bir melodi oluşturuyordu. Doğa bile bir ritme sahipti, bir uyum içinde yaşıyordu. Peki ya ben? Ben neredeydim bu uyum içinde?
Bir süre daha oturdum, düşüncelere daldım. Yalnızlık kötü bir şey değildi benim için. Beni ben yapan, beni güçlü kılan bir dosttu. Kalabalığın içinde kaybolmak yerine, kendi içimde huzuru bulmayı seçmiştim. Ben ancak kendime yetebilirdim. Kendime yetecek kadar ayakta durabilirdim.