• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür & Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Kadromuz
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Kadromuz
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür & Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Genel

“Annem, Zeytin ve Çay” Üzerine / Bahar Umurtak

Bahar Umurtak by Bahar Umurtak
19 Eylül 2024
in Genel
0
“Annem, Zeytin ve Çay” Üzerine / Bahar Umurtak
0
SHARES
27
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Beethoven’in dokuzuncu senfonisini dinlerken Sibel Oğuz’un Annem, Zeytin ve Çay isimli öykü kitabını okumaya başladım. Kars’ın Sarıkamış ilçesinden İstanbul’a uzanan, küçük yaşlardan itibaren yazmaya meraklı bir çocuğun kırk üç yıllık hikâyesinin meyvesi Annem, Zeytin ve Çay… Her zaman yaptığım gibi önce arka kapak yazısını okudum. Yazar, editör ve eleştirmen Feridun Andaç, Sibel Oğuz’u gelenekten beslenen, modern yaşamın sıkıntısı ve bu karşılaşmaların getirdiği açmazları zamanın, yaşanan anın bilinçlilik durumu/bakışıyla anlatan Türk edebiyatının yeni bir sesi olarak tanıtmış. Merakla kitabın sayfalarını çevirmeye başladım.

Yazar, kitabın başında yer alan biyografisinde “Kendi içinde yaşadığı çatışmayı, yazarak çözmeye çalıştı fakat başaramadı,” diye yazmış. Bu cümle beni düşündürdü. Baktım, yazarın ilk öykü kitabıydı; kolay mı insanın bir çırpıda kendini bulması ve bilmesi? Çok zor. Kendimi Oğuz’un kendinden kendine yaptığı yolculuğunu okumaya hazırladım.  

Yapıt on sekiz kısa öyküden oluşuyordu. Yazar, ilk öyküsü olan “Bakarsın Bahara Kalmaz”ın başında Yaşar Kemal’den bir epigrafla içsel meselesini ortaya koymuştu:

“İnsanlık öldü mü? dedim.

Yok, dedi. “Ölmedi ama bir şey oldu,

başka bir yerlerde sıkıştı kaldı herhalde?”

Kendimi insana dair bir okumaya hazırlayarak kitabıma başladım. Çatışmaların içinde sıkışıp kalmış insanlara yer vermişti yazar. İlk öykülerde çatışmalar kız çocukların ve kadınların üzerinde yoğunlaşmıştı. Oğuz, kadınların “ikinci cins” olarak görüldüğü ata erkil toplumlarda biz kadınların maruz kaldığı türden çeşitli kısıtlamalar, baskılar ve özgürleşemeyen kadınların dramına yer vermişti. Ne yazık ki her kadın hayatın bir döneminde bu tarz olumsuzluklara maruz kalmıştır değil mi? Olaylar gerçekçi bir üslupla kaleme alınmıştı. Okurken beni bana anlatıyor hissine kapıldım. “Matruşka” isimli öyküde Raskolnikov’un baltasından bahsederken, öfkeyle yol aldığında çatışmaların kızışarak nasıl bir yıkıma dönüşebileceğini gördüm.

Gelelim kitabın dördüncü öyküsü olan FANUS’a. Satırlarda çatışmaların metaforik olarak bir fanusun alevi gibi nasıl da kontrolsuz bir şekilde büyüyerek tehlikeye dönüşebileceğini yazmıştı. Yazarın kaleme aldığı konu bende değişik çağrışımlar yaparak hayatı sorgulamama neden oldu.  Zevkle satır aralarında dolaşırken dünyada çatışmalardan doğan savaşları ve kendi hayatımda yaşadığım çelişkileri düşündüm.

Çatışma denince iyi ve kötü ya da negatif ve pozitif arasındaki ezeli savaştan bahsediyordu Oğuz. Hayatlarımız bu iki zıt kutup üzerine kurulmamış mıydı? Yaşadığımız savaşların ve sıkıntıların yegâne sebebi değil miydi çatışmalar? Dünya yaşamı, çatışmaların yaşandığı ve çatışmaların çözümlenmesiyle devreye giren olaylar zincirinden ibaret bir planet değil miydi?

FANUS öyküsünde Hoca isimli bir adam ailesini terk etmek üzere ve bir mektup kaleme alıyor. Anlaşılan o ki Hoca’nın geri dönmeye hiç niyeti yok! Öyle bunalmış, öyle sıkışmış olmalı ki kaçıp kurtulmak istiyor. Kendini bir fanusta kıstırılmış bir alev gibi hissediyor. Yaşamı seyreden alev, ayrılığın habercisi olan veda mektubunu küle çevirip yok etmek istiyor. Hoca ise yazmak istiyor, kaçmak istiyor… İşte çatışma. Hepimizin yüreğimizde yaşadığımız gelgitler de böyle değil mi? İkisi de hocanın yüreğinde olumlu ve olumsuz iki duygu. Hangisi galip gelecek? Okumaya devam ettim.

Hoca, iradesini kontrol edebildiği zaman, fanusun düğmesiyle oynayarak alevi kısıyor. O zaman öfkelenmeden ve hırslanmadan iç çatışmalarını kontrol edebiliyor. Eğer kontrol kurabilirse alev tatlı tatlı etrafı aydınlatıyor. Ancak bir taşkınlık anında kötülük, alevin fitilinin ateşlenmesiyle devreye giriyor. Bu da Hoca “Ayrılık!” dediği an gerçekleşiyor. Kalem zehrini ak bir sayfaya akıtırken o, bir daha geri dönmemek üzere bu mektubu yazmaya oturuyor. İşte aklı çelinen Hoca pozitif ve negatif arasında gidip gelirken tetikte bekleyen şeytanın açılan kapıdan içeri süzülmesiyle hayatı kararıyor.

Okumalarım bu şekilde yazar karşımda oturuyormuş gibi onunla sohbet ederek devam etti. Sibel Oğuz’un yüreğinin derinliklerine temas edebildim duygusuyla eseri bitirdim. Bir okur olarak onun yaşadıklarından yola çıkarak yarattığı kurmaca dünyayı zevkle okurken ben de kendimi ve insanlığı sorguladım. İnsanın kendini tanıması kolay değil elbet ama bu yolda tabulara meydan okuyarak korkusuzca yürüyen sevgili Sibel Oğuz dilerim yoluna devam eder. Her ne kadar, her insanın kendine varış yolu farklı olsa da yolculukta, bir yerlerde onunla karşılaşmayı gönülden diliyorum.

Sevgiyle,

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Previous Post

Dağına Göre Kar / Asmin Çetin

Next Post

Hayatın Baharını Getiren İnsanlar / Ahmet Yıldız

Bahar Umurtak

Bahar Umurtak

Bahar Umurtak 1962’de Üsküdar, İstanbul’da doğdu. Lise öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra, ailesi ile birlikte İngiltere’ye taşındı. Londra’da City Üniversitesi’nde Biyolojik Kimya okudu ve bölümü birincilikle bitirerek Nelson Prize ödülüne hak kazandı. İngiliz hükümetinden burslu olarak 1985-1989’da Southampton Üniversitesinde Biyokimya dalında doktora ve sonra 1989-1991 yılları arasında Zürih Üniversitesinde genetik üzerine post-doktora yaptı. Türkiye’ye döndükten sonra 1994 yılında Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesinde “Çağdaş Yönetim Teknikleri” ihtisas programını tamamladı. İlaç ve medikal sektöründe çalıştıktan sonra emekli oldu. Ocak 2018’de deneme türünde olan ilk kitabı “Dünya Bir Meyve Bahçesidir”, Kasım 2018’de Gülden Zengin ile beraber bir kişisel gelişim kitabı olan “Geçiş” ve 11.Şubat 2022’de tarihsel bir üstkurmaca olan ilk romanı “Merdiven”i kaleme aldı. Ekim 2022’de “Yürekten Kaleme Öykü Senfonisi” isimli öykü seçkisine “Hayat Ağacı” isimli öyküyle katıldı. 2022 tarihinde Korhan Altunyay Yazarlık Akademisi’nden bir grup arkadaşının bir araya gelmesiyle oluşan “Hayat Öyküdür” ortak kitapta “Sessizliğin Sesi” ve 2023 yılında “Kalem İzleri” kitabında “Günün Gözü” isimli öyküyle yer aldı. Ocak 2023’de ilk Novellası “Günferi” okuyucularla buluştu. Mayıs 2022’de Amasya Dernekler Federasyonu’nun düzenlediği “Ferhat İle Şirin Öykü Yarışmasında” “Dünya Bahçesi” isimli öyküsüyle Jüri Mansiyon Ödülü’ne layık görüldü. 2008 yılından beri Süper İnsanlık Realitesi Derneği’nde gönüllü olarak Halkla İlişkiler Uzmanı olarak görev yapmaktadır. Halen Korhan Altunyay Akademi’de yazarlık eğitimlerine devam etmektedir. Şu sıralar yeni romanı üzerine çalışmalarını sürdürmektedir.

Next Post
Hayatın Baharını Getiren İnsanlar / Ahmet Yıldız

Hayatın Baharını Getiren İnsanlar / Ahmet Yıldız

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • Sanatın Siyaseti, Siyasetin Sanatı
  • İÇİMİZE GÜN DOLDURMUŞLAR
  • BEKLEME
  • Elementor #21056
  • HAYATTA HİÇBİR ŞEY İÇİN GEÇ DEĞİLDİR

Copyright © 2024 Kibele Kültür Sanat. Tüm Hakları Saklıdır.

No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Kadromuz
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright © 2024 Kibele Kültür Sanat. Tüm Hakları Saklıdır.