Grupta bir uyumsuzluk olduğunu ve üzerimizdeki negatif enerjiyi fark etmesi pek vaktini almadı. “ Birbirinizi çok iyi tanımalısınız artık. Hangi durumda nasıl bir tepki vereceğinizi az çok bilmelisiniz, yoksa sahnede kalakalırsınız. Şimdi birbirinden alakasız doğaçlama oyunlar oynayacağız. Hadi bakalım! Ben şimdi bir ağacım’’ diyerek, kollarını kocaman bir ağaç gibi iki yana açtı. Birisi ağacın dalları, diğeri yaprakları, bir başkası ağacı kesen ormancı oldu. Ben ise “toprağım’’ diyerek yere uzandım. “ Şimdi ben bir askerim’’ dedi, önce asker selamı verdi, sonra hazır ol da durdu. Bir diğeri, işaret parmağını yere doğrultarak askere emir veren komutan oldu. Bir başkası, tankı kullanan asker olduğunu söyledi. Ben ise, askere sevgilisinden mektup getiren postacı oldum.
Gruptaki soğukluk canını sıkmıştı. Kollarını yine kocaman açarak “sırayla gelip bana sarılır mısınız lütfen? Ve sarılan sağ tarafıma geçip, gelen arkadaşına sarılsın’’ dedi doğaçlamacı hoca. Biz onu öyle tanımlıyorduk. Sonra sımsıkı sarılmaya başladık. Ben sarılırken, hocanın tokası elime takıldı. Aynısını sende görmüştüm. Sonra burnumun direği sızladı. İzin isteyerek “ lavaboya gidebilir miyim?’’ dedim. Geri geldiğimde herkesin gözleri ışıl ışıldı. Yüzlerinde tebessüm oluşmuştu. Negatif enerjinin kaynağı anlaşılmıştı. “ Ben çıkabilir miyim?’’ diyerek izin istemeliydim bu sefer. Bütün bunlar benim yüzümdendi. Bütün bunlar senin yüzündendi. Bütün bunlar çok doğaçlama gelişti…