• Destek
  • Üye Ol
  • Yazar Girişi
  • Abone Ol
0 553 423 00 17 kibelekulturs@gmail.com
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol
No Result
View All Result
Kibele Kültür Sanat Dergisi | Hayatı Doğuran Sanat  |  Hatice DÖKMEN
No Result
View All Result
Home Deneme

mehmetaluc by mehmetaluc
29 Ekim 2025
in Deneme
0
0
SHARES
1
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Geride Kalanlar

Bazı bekleyişler vardır; ne geleni vardır, ne de vazgeçeni.

 

O an, zamanın içinden bir anı çekip çıkarmak istedi tüm gücüyle. Derinliklerinde bir şey vardı; belki bir veda-nın son kıvrımı, belki de geçmişin yankısı. Elini hafifçe geri çektiğinde, masada kalan iz, konuşulmayanların ağırlığını taşıyordu. Bir zamanlar orada bir ses vardı. Belki kahkaha, belki kırgın bir fısıltı. Şimdi ise sadece sessizlik… Ama öyle sıradan bir sessizlik değil; içinde yaşanmışlık barındıran, duvarlara sinmiş, eşyaların gölgesine yerleşmiş bir türden. Bir iz kalmıştı. Renkli, belirgin, ama artık yalnızlık kokan. Yanında birkaç parça kırıntı gibi duran şeyler… Belki bir zamanlar paylaşılan anların döküntüsü. Belki de hiç söylenmemiş cümlelerin ağırlığı. O an, geçmişin bir köşesinden sızan duygularla doluydu. Ne tam bir sondu, ne de yeni bir başlangıç. Sadece bir durak. İnsan, bazen en çok böyle duraklarda hisseder kendini. Ne ileri gidebilir, ne geri dönebilir. Sadece bakar. Ve hatırlar.

O an, geçmişin ince bir çizgide yürüdüğü zamandı. Her şey yerli yerindeydi ama bir şey eksikti. Masanın üzerindeki sessizlik, bir zamanlar paylaşılan anların yankısını taşıyordu. Sanki biri biraz önce oradaydı, ama şimdi sadece hatırası kalmıştı. Bir iz vardı. Belki bir dokunuşun, belki bir gülümsemenin kalıntısı. Renkli ama solgun. Yanında duran birkaç parça, zamanın içinden düşmüş gibiydi. Her biri, bir anıyı fısıldar gibi. O an, içini burkan bir boşluk doluydu. Ne gürültülü ne sessiz; sadece eksiklik. Sanki biri bir şey söyleyecekti ama vazgeçmişti. Sanki bir el uzanacaktı ama durdurulmuştu. Özlem, bazen en çok sessizlikte konuşur. Ve insan, en çok böyle anlarda anlar neyi beklediğini. Geriye kalanlar, sadece eşyalar değil; duyguların izleridir. Ve bazen, bir masa üzerindeki sessizlik, bir ömrün en derin cümlesi olabilir.

Garın saatine baktı. Akreple yelkovan, sanki zamanın yükünü taşıyordu. Kalabalığın içinden geçen insanlar, bir yerlere yetişmeye çalışıyor gibiydi ama onun için zaman durmuştu. Beklemek, artık bir eylem değil, bir duygu haline gelmişti. Rayların üzerinde duran tren, kalkmak üzereydi. Ama o hâlâ gelmemişti. Belki de hiç gelmeyecekti. Belki de bu gar, sadece vedaların mekânıydı; kavuşmaların değil. İnsan, bazen bir trenin gelişini değil, gelmeyişini bekler. Ve o bekleyiş, içini yavaşça kemiren bir sessizliğe dönüşür.

Bankta otururken, yanından geçen valiz sesleri, ayak sesleri, anonslar… Hepsi birer hatırlatmaydı. “Sen hâlâ buradasın.” diye fısıldıyordu sanki. Elindeki biletin köşesi kıvrılmıştı. Zamanla değil, umutla yıpranmıştı. Çünkü bazı biletler, sadece bir ihtimali taşır: “Belki gelir.” Garın duvarlarında eski fotoğraflar vardı. Siyah beyaz yüzler, giden trenler, bekleyen insanlar… Hepsi bir zamanlar birini beklemişti. Ve belki de hiç kimse gelmemişti. Ama yine de beklemişlerdi. Çünkü insan, bazen gelmeyecek olanı bekler. Ve o bekleyiş, bir sevdanın en sessiz hâlidir. Tren hareket etti. Raylar titredi. Kalabalık biraz daha azaldı. Ama o hâlâ oradaydı. Çünkü bazı garlar, sadece trenlerin değil, duyguların da geçtiği yerlerdir. Ve bazı insanlar, bir trenin kalkışında değil, bir veda-nın izinde kalır.

Gar boşalmıştı. Her trenin kalkışıyla birlikte bir parça daha eksiliyordu içinden. İnsanlar gidiyor, sesler azalıyor, ama onun bekleyişi sabit kalıyordu. Sanki raylara kök salmıştı. Kalkamıyordu. Gitmek, onun için bir seçenek değil, bir imkânsızlıktı. Zaman geçtikçe, beklediği yüzü hatırlamak zorlaşıyordu. Gözlerinin rengi, sesinin tonu, gülümsemesinin kıvrımı… Hepsi silikleşiyordu. Ama bir şey hâlâ canlıydı: o anın hissi. İlk kez vedalaştıkları gün, trenin camından el sallarken hissettiği şey. İçine çöken o boşluk. İşte o hiç gitmemişti.

Garın duvarında bir çatlak vardı. Her gelişinde fark ederdi onu. Sanki zamanla büyüyordu. Belki de onun içindeki çatlakla yarışıyordu. İnsan, bazen bir mekâna öyle bağlanır ki, oradaki her detay bir duygunun yankısına dönüşür. Bir çatlak, bir iz, bir ses… Hepsi bir hatırlatma. Bir görevli geçti yanından, “Son tren kalktı,” dedi. Ama o kalkmadı. Çünkü bazı bekleyişler, trenle değil, duyguyla ilgilidir. Ve bazı insanlar, bir trenin kalkışını değil, bir duygunun dönüşünü bekler. Gökyüzü kararırken, gar lambaları yandı. Işıklar, boşluğu daha da belirginleştirdi. Ama o hâlâ oradaydı. Çünkü bazı garlar, sadece ulaşım noktası değil; duyguların durağıdır. Ve bazı bekleyişler, bir ömür boyu sürebilir. Sessizce. Sabırla. Özlemle.

Garın taş zemini soğuktu. Ayaklarının altından geçen serinlik, içindeki boşluğa dokunuyordu. Her gelişinde aynı banka oturuyordu. Aynı köşeye. Sanki orası onun için ayrılmıştı. Sanki zaman, o bankta durmuştu. Bir zamanlar birlikte oturdukları günü hatırladı. Gülüşmeler, aceleyle içilen çay, trenin yaklaşma sesiyle gelen telaş… O gün, veda-nın olabileceğini neden bu kadar sessiz olacağını bilememişti. Çünkü bazı ayrılıklar bağırmaz; sadece bakar, susar ve gider.

Şimdi, o günün yankısı hâlâ kulaklarında. Her tren sesi, o anı yeniden yaşatıyor. Her anons, bir ihtimali hatırlatıyor. “Belki bu trenle gelir.” Ama gelmiyor. Ve insan, bazen gelmeyenle yaşamayı öğreniyor. Sessizce. Kabullenerek. Garın karşısındaki büfede çalışan yaşlı adam, onu tanıyordu artık. Her gelişinde başıyla selam veriyor, bir şey demeden geçiyordu. Çünkü bazı insanlar, bekleyenin dilini bilir. Konuşmazlar. Sadece anlarlar. Gün batarken, garın ışıkları bir kez daha yandı. Raylar, gün boyunca taşıdıkları hikâyeleri geceye bırakıyordu. O ise hâlâ oradaydı. Çünkü bazı bekleyişler, bir trenin gelişine değil; bir duygunun tamamlanmasına bağlıdır. Ve bazı duygular, sadece garların sessizliğinde anlaşılırken, bekleyen insanın fırtınalar koparken içinde, iç sessi anlaşılmaz mıydı acaba? Anlaşılsaydı, giden gitmez, gitse bile geri dönerdi, vesselam.

Mehmet Aluç

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
Tags: andenmeGEÇMİŞhasretoykuÖzlem
Previous Post

Yürekteki Liman

mehmetaluc

mehmetaluc

Hayat, her anı bir hikâye olan uzun bir yolculuk… Ben Mehmet Aluç, 1962 Malatya doğumlu, Ankara’da ikamet eden bir edebiyat tutkunu olarak, kelimelerle bu yolculuğu kayda geçirmekten büyük bir keyif alıyorum. Kalemim, geçmişin tatlı anılarıyla beslenirken, geleceğe umutla bakan satırları da şekillendiriyor. Malatya’nın sıcak sokaklarında çocukluk günlerimi yaşarken, Ankara’da edindiğim tecrübeler iç dünyamı daha da genişletti. Zamanla, kelimelerin sadece bir anlatım aracı değil, aynı zamanda ruhun derinliklerine açılan kapılar olduğunu fark ettim. Şiirlerimde, insanın içsel yolculuğunu ele alıyor; öykülerimde hayatın sıradan ama anlam dolu anlarını yakalamaya çalışıyorum. Denemelerimde, hayata dair sorgulamalar yaparak okuyucuların zihninde yeni ufuklar açmayı hedefliyorum. Edebiyat benim için yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda kendimi, dünyayı ve insanı anlama çabası. Ve bu yolculuk devam ediyor… Her kelime yeni bir pencere açıyor, her satır geçmişle geleceği buluşturan bir köprü oluyor.

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

No Result
View All Result

Hakkımızda

Kibele Kültür Sanat Logo

Kibele Kültür Sanat

Merhaba sevgili okur.

Mitolojide Tanrıların anası olarak bilinen Tanrıça Kibele’nin anaç, üretken, hayatın devamını sağlayan özelliklerinin uğruna inandık. Ve onun adını kullanıp Kibele Sanat olarak edebiyatta biz de varız dedik. Edindiğimiz misyonla amacımız; bizden önceki kalem ustalarımızın bayrağını, gelecek kuşaklara ulaştırmak. Çünkü edebiyat dünya tarihini içinde barındıran devasa bir ansiklopedidir… Devamını Oku

Arşivler

  • Ekim 2025
  • Eylül 2025
  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Eylül 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Aralık 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023

Kibele Kültür Sanat Logo

Kategoriler

  • Anlatı
  • Araştırma
  • Deneme
  • Genel
  • Hakkımızda
  • İnceleme
  • Kitap İncelemeleri
  • Masal
  • Öykü
  • Roman
  • Röportaj
  • Şiir
  • Sinema
  • Sizden Gelenler
  • Söyleşi
  • Tiyatro
  • Yeni Çıkanlar

Son Yazılar

  • (başlıksız)
  • Yürekteki Liman
  • Mühim Olan…
  • (başlıksız)
  • Korumalı: KENDİ YOLUM

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.

KİBELE Abone
No Result
View All Result
  • Hakkımızda
  • Künye
  • Dergiler
  • Galeri
  • E-Dergi
  • Yazılar
    • Edebiyat
      • Şiir
      • Roman
      • Öykü
      • Deneme
      • İnceleme
      • Anlatı
      • Araştırma
    • Kitaplar
      • Kitap İncelemeleri
      • Yeni Çıkanlar
    • Tiyatro
    • Sinema
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Üye Ol

Copyright 2023 - 2025 Haziran K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi All Right Reserved. Developer by Fedora Bilişim Teknolojileri İnternet Danışmanlık Hizmetleri Basım Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu sitede yayınlanan ses, görüntü, yazı içeren bilgi ve belge, hiçbir şekilde kullanılamaz, izinsiz kopyalanamaz. Tüm hakları K İ B E L E Kültür Sanat Dergisi Limited Şirketi'ne aittir.