bakışları gökyüzünde
bir yağmur bulutuna rastlayan uçurtmaya takılıydı
oysa onu, renkli bir kuş sanıyordu dakikalardır
kızgın bir rüzgâr kopartmıştı parlak gövdesini
ve döne döne iniyordu
özgürlüğüne mi
tutsaklığına mı yol alıyordu bilinmez
koştu çocuk, şimdiye dek hızlı olmamıştı bu kadar
kalbi, telaşla ve heyecanla gülümsüyordu
çünkü yaklaşmıştı o rengârenk şeye
içinde gümleyen ses git gide yavaşlıyordu
ellerindeydi artık
ıslanan renklerine, kopan püsküllü kuyruğuna baktı
kocamandı
düştüğü yerde çamurlanan gövdesini sildi kollarıyla
sonra etrafına baktı
bir tarlanın ortasında yapayalnız olduğu gelmişti aklına
ama hayır, tek değildi ki
o gelmişti artık yanına
güçlükle çevirdi arkasını
minicik bir kuş resmi vardı üzerinde
gülümsedi
zannettiği kuş buradaydı demek
başının üstünde bir tepsi gibi taşımaya başladı
uzaklardan ona gelmek istemişti belli ki
onunla yapabileceği şeyler geçiyordu
bir bir
aklının yamacından
belki çocuklara da uçurtup
kazanabilirdi bir şeyler
başının üstündeki şeyi sevdi
gittikçe artan ağırlığını ve acısını da
hem belki simit taşımayacaktı artık
başı da ve kolları da…
Kim bilir…