Emektar Dikiş Makinası/Ebru Oğuzhan Yeter

EMEKTAR DİKİŞ MAKİNASI

İçimi oyup da üstüme siyah bir cam koyduklarında öldüm sandım. Tıngır mıngır
sesini duyduğum parçam alınmış, her çalışmasında bağrıma bağrıma basan o ayaklar da
susmuş. Lastiğimi de çıkarmışlar, beni makinamdan ayırıp üstüme saksıları yerleştiriyorlar.
Emektar makinam karşıda bir sehpanın üstünden bana bakıyor. Son diktiği kumaşın iplikleri
iğnesinden sarkıyor. Kim bilir neler düşünüyor, neler hissediyor? neredeyse üç nesil el
değiştirdik, hepsinde en güzel köşede yerimizi aldık, neler dikmedik ki? okul önlükleri,
bayram kıyafetleri, gelinlikler, çeyizler, entariler, donlar neler neler…
Üstümde biriken renkli saksılara bakıyorum çoğu kaktüs, su veriyor evin hanımı, üstüme
damlayan sular adeta göz yaşım gibi bir kenardan usulca yere akıyor. Makina ile göz göze
geliyoruz, o da mı ağlıyor yoksa? sarkan çiçeğin yapraklarından göremiyorum. Yıllarca bir
makina ayağı olarak onu taşıdım üstümde, hiç ağır gelmedi, hep gurur duydum onun çalışan
tıngır mıngır sesinden, oysa şimdi bu dikenli çiçekler konmuştu üzerime.
” bunu nereye koyalım anne, eskiciye mi versek acaba”
” hayır dursun bakalım yer bulamazsak düşünürüz”
”o zaman tavan arasına kaldıralım, ortalıkta durmasın”
Demir kollarım sızladı, tavan arasında çürüyüp paslanıp gidecekti, canım emektar
makinam. ”Yapmayın” diyemedim, ”kıymayın ona bizi ayırmayın” diyemedim. Sadece beyaza
boyanan bedenimle üstümde saksılarla, bir balkon camının önünde öylece kalakaldım.
Temizlik yapılıyor bir yandan, eskiler kolayca bir kenara atılıyor, bir zamanlar üstümüze
örtülen yuvarlak dilimli bir dantel örtü de nasibini alıyor, hoooppp çöp kutusuna. Dışarıda
kalan balıksırtı deseninin arasından bana bakıyor üzgün… Umutsuz bir şekilde görebildiğim

köşeden evde olup bitenleri izliyorum. Evin genç kızı çok daha acımasız, ahh babaannesi
hayatta olsaydı, hiç bir şeyi atamazdı, geçen yıl bakır bir vazoyu atmak istediğinde kıyamet
kopmuştu. Bizim de ikinci nesil sahibimiz olan Sabiha hanım vefat edince gelini ve kızı
eskiye dair ne varsa attılar. Şimdi sıra bize gelmişti. Neyse ki beni çiçek altlığı yaptılar,
makinamı da tavan arasına koydular şimdilik. Bakalım bizim kaderimiz ne olacak.?
Dün temizlik bitti, bu gün altın günü ve misafirler geldi. Ayda bir kere gelen
arkadaşları evde ki değişikliği hemen fark ettiler. ”ayy çok ferah olmuş valla içim açıldı”
derken biri, bir diğeri ” ayol ben de atmak istiyorum eskiden kalan eşyaları ama benim kocam
tıpkı anası gibi hiç bir şeyi attırmıyor, çöp eve döneceğiz valla” gülüştüler, yeni moda
eşyalardan, mobilyalardan, kıyafetlerden söz ettiler. Kimse bizim yokluğumuzu fark etmedi.
Masaya konulan börekler, tatlılar tabak tabak yenilirken, çaylar, kahveler dedikodular havada
uçuyordu. Herkes en şık kıyafetlerini giymişti, hepsi mağaza işi hiç birini de beğenmedim,
benim makinam bunların alasını dikerdi. Ahhh can parem, ciğerimin yarısı şimdi tavan
arasında ne yapıyordu acaba. Neyse ki orada eski eşyalar olduğunu biliyorum, onlarla geçmişi
yâd eder, diktiği perdeler, hatta koltuk örtüleri de babaanne ölünce hemen tavan arasına
çıkarılmıştı. Ohh şimdi rahatladım, onlarla dertleşir, anlarını tazeler.
Bu da ne, misafirlerden en çok konuşan, eskilerden hiç hoşlanmadığı belli olan
Emine bana bakıyor. Aman Allahım ”bunu da at demez inşallah”. Çayını eline aldı ve yanıma
geliyor. Eyvahhh, keşke üstüme bir sarmaşık koysaydı da beni görmeseydi. Yaklaştı, çayını
üstüme koydu, eğildi ve kollarıma dokunuyor, lastiğim yok ama ayağım hala sallanıyor, çocuk
gibi ayağımla oynuyor, bir aşağı bir yukarı, durmadan sarsıyor beni. Diğerleri dedikodulara
kaptırmış kendini, ”hadi be kadın git otur masaya bırak beni mıncıklamayı” diye
haykırıyorum içimden. Çayını üstümden aldı, çiçeklere baktı ve dönüp ”ayol bu senin dikiş
makinanın ayağı değilmi? ne güzel akıl etmişsin böyle” demez mi.
Ohh kurtulmuştum !! Masada oturan kadınlar hep birlikte ayağa kalıp yanıma geldiler.
Şimdi bedenimde bir sürü el dolaşıyor. ”Ayy ben gecen hafta evde ki makinayı eskiciye verdim,
çok pişman oldum şimdi çok iyi fikir yaa” diye hayıflandı birisi. ”Valla benim kaynanamda
var ama ölmeden bana düşmez ki” ”Üzülmeyin kızlar sokaktan geçen eskicilere bakın onlar
her gün birer ikişer makina taşıyorlar onlardan alırsınız, hatta bulursam ben de almak
istiyorum diğer balkona ” demez mi evin hanımı. Aman pek sevindiler, evdekileri atın, sonra
da eskicilere koşun.. Ahh kara bahtım benim, neden kıymet bilen ellere düşmedim. Yine can
paremi düşündüm acaba bizi duyuyor mudur, çok üzülmese bari, bu bizim kaderimiz demek
ki..
Misafirler üstümdeki kaktüslerin yapraklarından birer ikişer koparıp, akşam üstü
gittiler. Evin hanımı arkadaşlarının fikrini beğenmesine çok sevinmişti, elinde bir bezle gelip
üstümde ki camı sildi, saksıları düzeltti, eğilip bacaklarıma baktı, canparemden kalan beyaz
bir ipliği hemen farketti ve acımasızca çekip aldı. Ciğerlerime atılan bir dikiş sökülmüş gibi
hissettim. Keşke almasaydı, can paremin izi kalsaydı üzerimde ne olurdu sanki. Salonun
ışıkları söndü, sokak lambasından sızan bir ışık huzmesi tavana çıkan merdivene yansıyordu.
Sevindim, en azından tavan arasında ki anılar karanlıkta değildi. Üzerimde ki çiçeklerin nefes

alış verişlerini duyuyordum, sessizce ayağımı salladım, yılların alışkanlığı işte, tıngır, mıngır,
tıngır mıngır.. ama hiç keyfi yoktu uyumuşum…
Sabah herkes uyanıp erkenden işine okuluna gitmişti. Akşama kadar kafamı dinlerim
diye düşünürken öğlen vakti kapı açıldı.
”Şu tarafa taşıyın, dikkat edin duvarlar çizilmesin ” evin hanımının sesiydi bu. Yine eşyamı
almıştı eve, kim bilir ne saçma bir şeydir yine.
”Abla istersen balkona taşıyalım” dedi cılız bir erkek sesi.
”Yok kalsın burada” dedi ve adamlara para ödedikten sonra kapıyı kapattı.
Hala ne aldığını göremiyorum, tam önümde ki koca koltuk görmemi engelliyor. Sabırla
bekliyorum bakalım ne çıkacak. Hah şimdi zil çalıyor, evin kızı geldi. ”anne bu ne böyle,
nerden çıktı bu makina”
Makina mı ? aman Allahım yoksa yeni bir dikiş makinası mı aldılar, eyvah can paremi çöpe
mi atacaklar, yok canım belki başka bir makinadır, iyice evhamlı oldum.
”dün arkadaşlarım makina ayağından saksılık yapmama bayıldılar, bugün de denk gelince
eskiciden bunu aldım siyaha boyamışlar ama olsun, bunun üstüne de çiçekler çok güzel
olacak”
”aman anne, kalabalık etmekten başka bir şey değil, bari balkona koy bunları”
İnanamıyorum, benden bir tane daha mı, nedir bizim bu kaderimiz diye düşünürken ana kız
kapkara makina ayağını getirip gözümün önüne koydular. İkimiz şimdi birbirimize bakıyoruz
her şeyimiz aynı ayağımız, kollarımız, uzanıp dokunuyorum tıngır, mıngır ses çıkıyor tıpkı
benim sesim, onun da lastiğini koparmışlar. ”Can paren ne oldu” diyorum. Öylece yüzüme
bakıyor, anlamıyor sanıyorum ama anlamış ağlıyor, sessizce eğiliyor bana ; ” bir asırdır
ustamın elinden çıkınca makinamla birlikte diyar diyar dolaştım, konaklarda, köşklerde
yaşadım, ne maharetli ellerde emek verdim sesimi duyan elinde iplikle koşardı bir yamasını
yaptırmak için. Ahhh kardeşim, yoldaşım daha bir hafta olmadı yetmiş yıllık sahibim öldü.
Daha toprağı kurumadan attılar beni kapı önüne, gelen baktı giden baktı, can parem bir
tarafa ben bir tarafa devrildim. En sonunda bir eskici geldi bizi aldı, can paremi bir terziye
gösterdi, neyse ki adam kıymet bilenmiş onu aldı ama beni istemedi, yer kaplar, ben buna bir
şey uydururum” dedi. Ben öylece eskici arabasında kalakaldım, bak bu can paremden kalan
bir parça ip, onu sıkı sıkı sardım koluma, görüp de alamazlar neyse ki o kara, ben kara tıpkı
bahtımız gibi.
Sabaha kadar dertleştik, ama bu sabahların da bir sonu olacaktı, kim bilir bizi neler
bekliyordu.

Loading

Yazıyı nasıl buldunuz?

Oy için yıldıza tıkla!

Ortalama Oy / 5. Oy Sayısı

Oyu yok

We are sorry that this post was not useful for you!

Let us improve this post!

Tell us how we can improve this post?

Paylaşarak destek olabilirsiniz!
1967 Göle doğumlu. İş Bankası'ndan emekli. 2013 den itibaren Yerel Tohum çalışmalarında aktif olarak gönüllü çalışıyor. Halen Fethiye Yerel Tohumlar Derneği kurucu başkanı olarak görev yapmaktadır. Çeşitli sitelerde ve Yerel gazetelerde köşe yazarlığı yapmaktadır, iki öyküsü ortak öykü Kitaplarında yayınlanmıştır.
Yazı oluşturuldu 1

Emektar Dikiş Makinası/Ebru Oğuzhan Yeter” üzerine 2 görüş

  1. Bir makinadan böyle güzel bir hikaye oluşturmanız benim çok hoşuma gitti. Betimlemeleriniz, duygusallığı derinden hissettirmeniz beni çok etkiledi. Tebrik ediyorum Ebru Hanım ben çok beğendim.

Bir yanıt yazın

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön