Bir alacakaranlık onları yutmadan
Çıkmışlardı yola
Sırtında bebesi, ateşten bir top
Kor gibiydi yanakları yavrunun
Dokunsa yanıyordu elleri anacığının, bakınca gözleri
Suskunluğu serinletiyordu belki biraz
Belki biraz…
Ah yürek sızısı, tükenmemiş çareler
Arşınlanan tepeler, görünmeyen kasaba
Kenetlenmiş ağız, yorgun yürek
Yollar, yollar, yollar
Hiçbir yere varmayan sonsuzluk…
Gün ağarırken bir kuş
Yırtıcılığıyla tepelerinde
Kadında ne korkudan iz ne umutsuzluk
Bebesinin adı gibi emin, doğacak huzurundan…
Fistanı sırtına daha bir yapışıyor güneş yükseldikçe
Rüzgâr gitmiş uzaklara
Bebek derin bir uykuda…
Korkuyor kadın
Minik nefesi değiyor sonra, yanağına
Çekiyor derinden bir of…
Yolunu kaybetmiş bir ardıç kuşu
Selamlıyor onları
Gülücükten başka verecek bir şeyi yok ki kadının…
Vakitler ikindiye dönmeye beş kala
Görünüyor kasabanın bacaları
Kana kana içiyor huzurun pınarından
Can sızıyor ayaklarına topraktan…