Nilgün Uğurlu - Kibele Kültür Sanat https://kibelekultursanat.com.tr Sun, 22 Dec 2024 09:00:37 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.2 https://kibelekultursanat.com.tr/wp-content/uploads/2023/07/cropped-KIBELE-32x32.png Nilgün Uğurlu - Kibele Kültür Sanat https://kibelekultursanat.com.tr 32 32 Gitmeseydin / Nilgün Uğurlu 5 (6) https://kibelekultursanat.com.tr/gitmeseydin-nilgun-ugurlu/ https://kibelekultursanat.com.tr/gitmeseydin-nilgun-ugurlu/#respond Sun, 22 Dec 2024 08:59:44 +0000 https://kibelekultursanat.com.tr/?p=14587 Çözerdim zamanın dilini en küçük anına kadar Ve sen olurdun karşımda. Süslü şiirler söyleyemez, Tatlı sözler fısıldardım kulağına. Önce dinler, sonra güler ve sarılırdın boynuma. Mehtap olurdum Mavi dipsiz gecelerde sessiz sakin denizine. Mahcemalini ezberleyip, Mısra mısra yazmazdım Hasret şarkılarıma. Gitmeseydin Ben kalemle arkadaş, Gecelerle dost olmaz, Karanlıkla konuşmaz, Batan güneşe öfkelenmezdim böyle delice Sabahı […]

The post Gitmeseydin / Nilgün Uğurlu 5 (6) first appeared on Kibele Kültür Sanat.

]]>
Çözerdim zamanın dilini en küçük anına kadar

Ve sen olurdun karşımda.

Süslü şiirler söyleyemez,

Tatlı sözler fısıldardım kulağına.

Önce dinler, sonra güler ve sarılırdın boynuma.

Mehtap olurdum

Mavi dipsiz gecelerde sessiz sakin denizine.

Mahcemalini ezberleyip,

Mısra mısra yazmazdım

Hasret şarkılarıma.

Gitmeseydin

Ben kalemle arkadaş,

Gecelerle dost olmaz,

Karanlıkla konuşmaz,

Batan güneşe öfkelenmezdim böyle delice

Sabahı beklerken pencere kenarında.

Gitmeseydin

Aynı yağmurda ıslanır, nefesinle ısınırdım.

Acı kahvenin kokusunda

Maziyi hatırlamaz,

Beni mi düşünüyor diye heyecanlanmazdım

Her kulağım çınladığında.

Gitmeseydin

Gönül terazimi yalnızlıkla tartmaz,

Özlemeyi öğrenmez, aşka susamaz,

Yalnızlığıma hırçın sitemler etmezdim.

Hayat akıp giderken su gibi, rüya gibi,

Sensizlik zindanına hapsetmezdim yüreğimi.

The post Gitmeseydin / Nilgün Uğurlu 5 (6) first appeared on Kibele Kültür Sanat.

]]>
https://kibelekultursanat.com.tr/gitmeseydin-nilgun-ugurlu/feed/ 0
 Bebek / Nilgün Uğurlu 4.6 (9) https://kibelekultursanat.com.tr/bebek-nilgun-ugurlu/ https://kibelekultursanat.com.tr/bebek-nilgun-ugurlu/#respond Mon, 08 Jul 2024 18:28:27 +0000 https://kibelekultursanat.com.tr/?p=8762                                                                         Sıcak Temmuz güneşi ,sığındığı barakayı yakıp kavurmakla kalmıyor, barakanın tahta duvarlarından içeriye ateş püskürtüyordu. Saatlerce süren sancılardan sonra, toprak  zeminde doğurduğu bebeğinin göbeğini barakanın bir köşesinde bulduğu taşla ezerek kopardı. Kanlı minik bedeni, başından çıkardığı tülbentle,  sarıp sarmaladı. Barakanın en dip tarafında tozdan ve kirden rengi belli olmayan eski kilim parçasının üzerine […]

The post  Bebek / Nilgün Uğurlu 4.6 (9) first appeared on Kibele Kültür Sanat.

]]>
                                                                  

     Sıcak Temmuz güneşi ,sığındığı barakayı yakıp kavurmakla kalmıyor, barakanın tahta duvarlarından içeriye ateş püskürtüyordu. Saatlerce süren sancılardan sonra, toprak  zeminde doğurduğu bebeğinin göbeğini barakanın bir köşesinde bulduğu taşla ezerek kopardı. Kanlı minik bedeni, başından çıkardığı tülbentle,  sarıp sarmaladı. Barakanın en dip tarafında tozdan ve kirden rengi belli olmayan eski kilim parçasının üzerine bebeği koynunda uzandı. Pek çok tenekenin düzleştirilerek, birbirine çiviyle bağlandığı kapı görevi gören,  teneke yığınını arkasına koyduğu birkaç irice taşla barakaya yaslamıştı. Hafif bir rüzgarla taş   ve tenekenin çarpışması bir takım tıkırtılar yapıyor, etrafın sessizliğini bozuyordu. Her tıkırtıda yüreği tir tir titriyordu.

     Kuş uçmaz kervan geçmez sarp kayalarla kaplı dağ başındaki bu virane yere sığınarak zaman kazanmışlardı. Osman ‘ Daha fazla burada kalamayız.’ diyerek bir çıkış yolu bulmak için,  oradan ayrılalı üç gün olmuştu.   ‘Bir terslik olmasaydı bu vakte kadar dönerdi.’ diye düşünüp içten içe kahrolmaya başlamıştı. Yanındaki erzakta bitmek üzereydi.  Susuzluğunu gidermenin tek yolu,  barakanın  arka tarafındaki  yamaçtan aşağılara doğru akan küçücük bir  derenin varlığıydı. Çok zorda kalmadıkça barakadan çıkmamasını tembihlemişti Osman. Haklıydı da. Hava kararırken teneke parçasının arkasındaki taşları çekip, dışarı çıktı. Bir çırpıda derenin kenarına yaklaşıp,  kana kana,   su içti. Saatlerce susuz kalan,   yorgun ve naif bedeni, sanki yeniden hayat buldu. Tekrar barakaya girdi, teneke  yığınının arkasına taşları dizdi. Emzirdiği bebeğini koynuna alıp , uykuya daldı.

 Gecenin geç vaktinde, uyandı. Etrafın sessizliği , huzur vermiyor aksine kötü düşünceler üşüşüyordu aklına. Elbisesinin eteklerini  elleriyle iki yana çekeleyerek kopardı.  Öyle ki elbisesinin boyu kalçalarına  kadar kaldı.   Upuzun olan saçlarını ensesinde toparlayıp ördü. Saçının uçlarını birbirlerine küçük düğümlerle bağladı. Bir süre böyle idare edebilirdi. Elbisesinden kopardığı bez parçasıyla  kundak yapıp, bebeğini koynuna sımsıkı bağladı. Gün ağarmadan,  barakadan çıkıp kayaların etrafından dolaşarak dik yamaçtan aşağı doğru inmeye başladı. Bazen sendeleyerek, bazen oturup kendini aşağı doğru yavaş yavaş kaydırarak patikaya varması üç saatini aldı. Kolları,  bacakları hatta yüzü çalılıklara  çarpa çarpa çizilmekle kalmamış, irili ufaklı kesikler oluşmuştu. Yılan gibi sağa sola kıvrılan, daracık ve iki yanı çalılıklarla kaplı,  patikaya gelince  hızlı adımlarla yürümeye başlamıştı. Gün ağarmaya başladığında anayola ulaşıp bir otomobilin önünü kesmeye kararlıydı. ‘Benim bu halime kim olsa acır bana yardım eder ’ diye teselli ediyordu küt küt atan yüreğini. Patikanın son kıvrımında yerde birisinin yattığını fark etti. Yavaşladı, küçük adımlarla yaklaştı, korktuğu başına geldi.  Osman’ı  vurmuşlardı. Ağlamaya ,hatta vedaya bile vakit yoktu. Anayola kadar durmadan yürümeye devam etti. Uzaklardan bir otomobilin geldiğini görünce küçücük bir umut hissetti.  Anayolun karşı tarafındaki çalılıklarda saklanan  beş namluda kadını nişan almıştı. Etrafta birkaç kuş uçuştu, kadın düştü. Adamlar hızla geldikleri tarafa kaçarken, Osman ve Nazlı’yı öldürmenin  haklı gururuyla, başları dik dolaşacaklardı! Bebek ağlıyor, otomobil yavaşlıyordu…

The post  Bebek / Nilgün Uğurlu 4.6 (9) first appeared on Kibele Kültür Sanat.

]]>
https://kibelekultursanat.com.tr/bebek-nilgun-ugurlu/feed/ 0
Kırık Gönüller Sofrası / Nilgün Uğurlu 5 (2) https://kibelekultursanat.com.tr/kirik-gonuller-sofrasi-nilgun-ugurlu/ https://kibelekultursanat.com.tr/kirik-gonuller-sofrasi-nilgun-ugurlu/#respond Fri, 06 Oct 2023 08:24:32 +0000 https://kibelekultursanat.com.tr/?p=3544 Yalnızlığım, efkarım, yürek sızım,Bu gece yine darmadağınım.Sessiz olun ,bana dokunmayınGeldim işte kırık gönüller sofrasındayım.Sazın telleri titreyecek ince ince,Yürek sızım kanayacak gizlice.Türküsünü bağrından okuyanda,Kadehini boşaltıp doldurandaBu gece kırık gönüller sofrasında.Muhabbetin dibine varamazsın burada,Neşe yok, kahkaha yok, gözyaşı var burada.Yürekler ağlar, yürekler susar,Yüreği yaralılar otururKırık gönüller sofrsındaBirazdan sazın telleri yorgun düşecekSonra bir türkü başlayacakÖyle dilden değil ,yürekten […]

The post Kırık Gönüller Sofrası / Nilgün Uğurlu 5 (2) first appeared on Kibele Kültür Sanat.

]]>
Yalnızlığım, efkarım, yürek sızım,
Bu gece yine darmadağınım.
Sessiz olun ,bana dokunmayın
Geldim işte kırık gönüller sofrasındayım.
Sazın telleri titreyecek ince ince,
Yürek sızım kanayacak gizlice.
Türküsünü bağrından okuyanda,
Kadehini boşaltıp dolduranda
Bu gece kırık gönüller sofrasında.
Muhabbetin dibine varamazsın burada,
Neşe yok, kahkaha yok, gözyaşı var burada.
Yürekler ağlar, yürekler susar,
Yüreği yaralılar oturur
Kırık gönüller sofrsında
Birazdan sazın telleri yorgun düşecek
Sonra bir türkü başlayacak
Öyle dilden değil ,yürekten dökülecek.
Ve ben dalıp eski günlere
Seninle Beşiktaş ’ta buluşacağım,
Sen yine sen kokacaksın
Terine karışmış sandalağacı
En sevdiğimiz şarkı çalacak radyoda
Biraz mırıldanıp sana sarılacağım.
Dolunayı izleyeceğiz birlikte
Sonra bir yıldız kayacak
Hemen bir dilek tutacağım.
Kahvaltı hazırlayacağım
Çay ve simit olacak
En sevdiğimiz yumurta pastırmalı olacak.
Özleyen, bekleyen şu ruhum yorgun,

Türküler yorgun, gece yorgun
Yoksun sevdiğim yüreğim yorgun
Kerem’in Aslı’sı gibi alevinle yanıyorum.
Kül olur mu sevdalar?
Her sabah sana doğuyorum.

The post Kırık Gönüller Sofrası / Nilgün Uğurlu 5 (2) first appeared on Kibele Kültür Sanat.

]]>
https://kibelekultursanat.com.tr/kirik-gonuller-sofrasi-nilgun-ugurlu/feed/ 0
Lacivert / Nilgün Uğurlu 0 (0) https://kibelekultursanat.com.tr/lacivert-nilgun-ugurlu/ https://kibelekultursanat.com.tr/lacivert-nilgun-ugurlu/#respond Mon, 25 Sep 2023 09:40:46 +0000 https://kibelekultursanat.com.tr/?p=3370 Lacivert Bir feryat koptu sonra binlerce Kimdi giden vedalaşmadan sessizce Sordum öğrendim kaldım öylece Sevmek için geç hasrete erken Gözlerin değmişti önce kalbime Lacivert, keskin, ateş gözlerin Sustum seyrettim sevdim de sevdim Vuslat için geç hüzüne erken Kayboldum dipsiz kuyulardayim Telaşsiz,amaçsız duygulardayim Gözlerinle aşkın tarifindeyim Neden bu veda bu kadar erken Nilgün Uğurlu

The post Lacivert / Nilgün Uğurlu 0 (0) first appeared on Kibele Kültür Sanat.

]]>
Lacivert Bir feryat koptu sonra binlerce Kimdi giden vedalaşmadan sessizce Sordum öğrendim kaldım öylece Sevmek için geç hasrete erken Gözlerin değmişti önce kalbime Lacivert, keskin, ateş gözlerin Sustum seyrettim sevdim de sevdim Vuslat için geç hüzüne erken Kayboldum dipsiz kuyulardayim Telaşsiz,amaçsız duygulardayim Gözlerinle aşkın tarifindeyim Neden bu veda bu kadar erken Nilgün Uğurlu

The post Lacivert / Nilgün Uğurlu 0 (0) first appeared on Kibele Kültür Sanat.

]]>
https://kibelekultursanat.com.tr/lacivert-nilgun-ugurlu/feed/ 0
Aldanmak/Nilgün Uğurlu 0 (0) https://kibelekultursanat.com.tr/aldanmak-nilgun-ugurlu/ https://kibelekultursanat.com.tr/aldanmak-nilgun-ugurlu/#respond Fri, 11 Aug 2023 17:39:02 +0000 https://kibelekultursanat.com.tr/?p=2339    Kesik kesik nefes aldığım ya da hiç nefes alamadığım bir andı.Bu cadde,etraftaki mağazalar,çay içip simit yediğim simitçi dükkanı, hergün ekmek aldığım Başak Fırını,bazen dondurma yediğim Defne Pastanesi.  Hepsi gözümün önünden akıp gidiyordu. Kimbilir bir daha ne zaman görecektim. Daha şimdiden burnum sızlıyordu. Sanki ölmüşümde cenazem geçiyor bu sokaklardan.Yüreğimin küt küt atışını duyuyordum. Caddede ki […]

The post Aldanmak/Nilgün Uğurlu 0 (0) first appeared on Kibele Kültür Sanat.

]]>
   Kesik kesik nefes aldığım ya da hiç nefes alamadığım bir andı.Bu cadde,etraftaki mağazalar,çay içip simit yediğim simitçi dükkanı, hergün ekmek aldığım Başak Fırını,bazen dondurma yediğim Defne Pastanesi.  Hepsi gözümün önünden akıp gidiyordu. Kimbilir bir daha ne zaman görecektim. Daha şimdiden burnum sızlıyordu. Sanki ölmüşümde cenazem geçiyor bu sokaklardan.Yüreğimin küt küt atışını duyuyordum. Caddede ki son trafik ışıklarını geçtikten sonra, araç daha hızlı gitmeye başladı. İki yanımda iki jandarma ile ellerim kelepçeli bir şekilde yolculuğum iki saat kadar sürdü. Kocaman gri kapılar ardına kadar bu defa benim için açıldı. Araç bahçenin ortasında durdu.Jandarmaların yardımıyla  araçtan indim.Başımı göğe kaldırdım,iki gözüm iki çeşme, nefes almaya çalışırken,bulutlara baktım.Bugün hergünden  daha mavi ,daha canlıydı yoksa banamı öyle  geliyordu.  Birazdan dört duvarın arasında yeni bir hayata başlayacağım.Bana elveda diyecek kimsem yok.Bakalım yeni hayatımda birileri hoş geldin diyecek mi? Korkuyorum,bedenimden soğuk ter damladığına şahit oluyorum çaresizce. 

     Uzun bir koridordan yürüyorum,birbiri ardınca açılan,biz geçtikten  sonra hemen kilitlenen demir parmaklıklarla dolu burası. Korkmuyorum,güçlüyüm ben, ben ki tam on sekiz yaşıma kadar yetimhanenin dört duvarının içinde büyüdüm. Sevmek,güvenmek yerine kontrollü inanmayı  ya da inanmış gibi yapmayı öğrendiğim yer. Orada hepimiz yuvasız çocuklardık. Burası hapishane  belkide çok kötü insanlar var.Canımı yakarlar mı? Korksamda  belli etmemeliyim. Başka türlüsü mümkün değil.

      En sonda bir odanın önünde durduk.Kapıyı açan gardiyan ”Allah kurtarsın” diyerek kapıyı üzerime kapattı.Kapının önünde öylece bakıyorum.Başım dönüyor,midem bulanıyor,boğuluyorum.”Su” diyebildim yere yığılırken.Sonradan isminin Boncuk olduğunu öğrendiğim kurtarıcım bana su vermek yerine,beni ayağa kaldırıp,musluğun başına götürdü.Avuçlarına su doldurdu.Lavaboya eğilip avucundan su içtim.Bardak istedim ”yok”dedi.Böylece ilk öğrendiğim suyun avuçla içildiği oldu.

         Bana gösterilen ranzaya uzandım.Herşey film şeridi gibi gözümün önünden geçmeye başladı.

  Yetimhaneden ayrıldığımda sadece on sekiz yaşındaydım. Annemin beni doğururken öldüğünü biliyordum.Arada sırada  ziyaretime gelen bir teyzem vardı.Elimdeki adresle onun evini zar zor da olsa bulabildim. O gece zaten alkolik olan kocası bana bir hafta süre verdi.Yok kendime hemen iş bulmam gerekliymiş.Hayat çok zormuş,onlar bana bakamazlarmış.Hatta ve kesinlikle çalışıp onlara ben destek olmalıymışım.  Namusu için her şeyi yaparmış. Akıllı olacakmışım! O ayarsız adamın sözde nasihatlerini  sessizce dinleyip,”olur” dedim. Kalacağım  odaya giderken antredeki kırık dökük aynaya baktım.”Akıllı ol Nesrin”dedim kendime. Akıllı ol ki kimse canını yakmasın.

     Kuaför dükkanında çalışmaya başlayalı tam da sekiz ay olmuştu. Bir arkadaşımla birlikte dükkana yakın bir daire kiraladık.Mesleği iyice öğrenmiştim.Saçını bana röfle yaptırmak isteyen  müşterilerin sayısı iyice artmıştı.Sonunda hayalini kurduğum kuaför salonunu açtım.Her şey yolundaydı.Gerçektende çok para kazanıyordum.

   Bir akşam arkadaşlarımla dışarı çıkmıştım.Tam karşı masada oturan yakışıklı bir beyefendi ile sürekli göz göze geliyorduk.  İlk defa birinden hoşlanmıştım.Bence  o da benden etkilenmişti. Masamıza tatlı göndermesiyle tanıştık.Aklımca akıllı olan ben onu tanımak istediğimde çok sorular sormuştum.Hayatında her şey normaldi.Bu semtte onu tanımayan neredeyse yoktu.Kendisine ait otomotiv tamir servisi vardı. Her gün işinin başında olan birisiydi.Bazen geceleri bir arkadaşının taksisiyle de çalışıp para biriktiriyordu Kısa zamanda yeni bir daire alacaktı.Oturdukları eski evlerini  kiraya verebilirlerdi.Hiçbir kötü alışkanlığı yoktu.

       Aşkımın kurbanı olarak hem güvendim,hem inandım. Sevdim.Kendi emeğimle kurduğum hayatımın altını üstüne getirecek kadar…

  Sade bir nikahla evlendik.  Annesinin tek çocuğuydu. Babasını küçük yaşında kaybetmişti.Annesi Saniye Hanım aksi, geçimsiz, kaba biriydi.Olsun ben kocamla mutluydum.Günümün büyük bir zamanını işimde geçiriyordum.Onun olur olmaz triplerini görmezden geliyordum.

  Evleneli onbeş gün kadar olmuştu.Bir gece Yakup eve sabaha kadar gelmedi. Defalarca cevapsız arama yapmıştım.Başına kötü bir şey gelmiş olabilirdi.Korkudan çıldırmıştım.Annesi ise evin içinde gezinip oğluna beddualar ediyordu. Gözleri nefretle bakıyor”inşallah ölesin Yakup ”diye söyleniyordu.Nasıl bir anneydi bu kadın.Merhametini ,vicdanını ne ara kaybetmişti.Onun oğlu değil miydi iki işte çalışıp yeni daire almaya çabalayan.

  Yakup eve geldiğinde,sarhoştu, gözleri kan çanağına dönmüştü, sinirliydi.Ağzından rezil küfürler çıkıyordu.Ona bir kahve yaptım, sonra da bir duş alırsın dediğim  an olanlar oldu.Kahveyi elimden alıp duvara çarptı.Beni gerisin geri ittirdi.Annesi kapısını  kilitlediği odasındaydı.

      İkimiz salonda yalnızdık. Ne diyeceğimi bilemeden kendimi dışarı attım. Gözyaşlarımın durmadan aktığını hatırlıyorum.  İşyerime geldi. Özürler, yalvarmalar .Fazla alkol alınca böyle sinirlerine hakim olamamış. Nasıl oldu o da anlamamış. İnanmış gibi yapıp konuyu kapattım .Daha sonrasında  bu gece gelmemeler artmaya başladı.  Evin bütün masraflarını ben karşılıyordum. Yakup insanları kandırma sanatında devrim yapanlardandı. İşyeri kendinin değilmiş. Bir arkadaşının yanında çalışıyormuş. Geceleri sabahlara kadar kumar oynayan hasta ruhlu biriymiş. Yaklaşık altı ayda bütün birikimimi tüketmiştim. Benden para istiyor yok dediğimde feci dayak yiyordum. Artık ondan nefret ediyordum. Ondan kurtulup yeni bir hayata başlamalıydım. Ama nasıl olacaktı bu.

       O gün evlilik yıldönümümüzdü. Kuaför dükkanımı kapatmış eve doğru ilerliyordum Ağır aksak yürürken bin türlü lanet okuduğumu fark ettim.İşte o zaman annesini düşündüm,  yıkık dökük bir evde kumar bağımlısı oğluyla yaşamamış adeta çürümüştü kadıncağız.Yaşlı annesine miras kalan bir iki dönüm tarlayı sattığı  günmüş onunla karşılaştığım gün.Annesinin her şeyini tüketmişti.  Şimdi kumbarası bendim .Evlendiğimiz güne ait  onun hatırında hiçbir şey yoktu.O gece geç saatlere kadar eve gelmedi yine.

       Vakit sabaha karşıydı. Kapıdan gelen  yumruk ve tekme sesleriyle uyandım.  Kapıyı açmamla ‘bana para bul ulan’ diye bağırmaya başladı.’Ben senin para makinen değilim. Defol git. Nerden bulursan bul. Zaten Yarın gidiyorum bu cehennemden.Hayatımı daha fazla harcamayacağım sana’ diye bağırmaya başladım.Sadece o değildi sinirli olan.Ben de çok kötü durumdaydım. Mutfağa yöneldiğimi hatırlıyorum,susamıştım,ellerim titriyordu,sinirden.Beni mutfakta bir köşeye sıkıştırıp kulağımdaki  küpelerimi elleriyle çekerek koparttı. Her yerim kan içinde kalmıştı.Canım acısı umrumda değildi,tezgahtan aldığım ekmek bıçağını ona sapladım sırtına böğrüne bacağına defalarca, hiç durmadan,acımadan,korkmadan.Ölür mü diye düşünmeden,hesapsızca, rastgele bıçakladım onu. Mutfakta yerde yatıyordu.Kan içindeydi. Sesimiz kesilince odasından çıkıp, geldi annesi.Bana bişey söylemedi. Ağladı, ağladı,ağladı.

      Boncuk’un sesiyle irkildim. ‘hadi  bizimle sofraya otur,karnını doyur.’ Boncuk,  annem oldu. Beni dinledi, benimle ağladı. Ben de Ona ağladım. Burada gülecek hikayesi yok kimsenin.Elbet  bu ceza bitecek ve mavi gökyüzüyle buluşacağım.Sevmek mi artık anladım sevgiyi hak etmeyene veremem.

The post Aldanmak/Nilgün Uğurlu 0 (0) first appeared on Kibele Kültür Sanat.

]]>
https://kibelekultursanat.com.tr/aldanmak-nilgun-ugurlu/feed/ 0